11 Ağustos 2016 Perşembe

KIZLIK ZARI KANAMASI!!!

Gerek sosyal medyadan, gerekse telefon yolu ile birçok kişi-genç kız kızlık zarı endişesi ile başvuruyor. Genç kızların korkulu rüyası diyebiliriz. Gençlik ateşi denir ya kanın fıkır fıkır kaynadığı, için içine sığmadığı, hepimizin ahhhh o yıllara tekrar gidebilsek dediği gençlik zamanlarında tabi ki cinsel duygular oldukça yükselişe geçer. Karşı cins ile en ufak etkileşim, dokunma cinsel duyguları artırır. Bunlar gayet doğal süreçlerdir. Olmamasında bir tuhaflık vardır diyebiliriz.
Gelelim konumuza, kızlık zarı bekaretin-saflığın simgesi olarak anılmaktadır. Bu konu da yani kızlık zarının sosyolojik etkisi, doğruluğu, yanlışlığı tabi ki tartışılır ama benim görevim tıbbi bilgiler ışığında bilgilendirmektir.  Maalesef genç kızlar kızlık zarı ile yaşadıkları ilişkiler arasında sürekli gelgitler yaşamakta, bu konu da kimse ile etraflıca konuşamamaktadır. Bana gelen soruların büyük çoğunluğu “acaba kızlık zarıma bir şey olmuş mudur?” endişesini içermektedir.  Kızlık zarı vajen girişinde yaklaşık 2-3 cm içerde bir doku katlantısı olup, birçok genç kızın hayal ettiği gibi vajen girişini tamamen kapatan şeffaf bir yapı değildir. Tıbbi olarak vücudumuz da tüm organlarımızın bir görevi vardır. Göz görmeyi sağlar, kulak duymayı, burun koklamayı..... gibi. Kızlık zarı bir organ değildir sadece vajen girişinde yer alan bir dokudur, vücut için biçilmiş belirgin bir görevi yoktur. Bazı araştırmacılara göre vajen girişinde oluşturduğu yükselti nedeniyle mikropların vajen içine girişini engelleme de bir görevi olabilir, tıpkı tek merviden ile evinizin kapısına ulaşmak gibi düşünün.
İlk cinsel birleşme ama tam birleşme yani penis vajen birlikteliğinde bazı kızların kızlık zarı duvarının kalınlığına bağlı (yani merdivenin yüksekliği ) olarak kanama meydana gelir. Aslında doğru yaşanan cinsel ilişki de yani öncesinde yeterince uyarılmış vajinal kayganlığı oluşmuş cinsel aktivite de  penis vajen içine kolaylıkla girer ve bu esnada kızlık zarı esneyebildiği kadar esner, esneyemediği noktada dokuda küçük yırtılmalar olur. Kızlık zarı denilen doku üzerinde meydana gelen doku yırtığı ya da yırtıkları küçük kanamalara neden olur. İşte tüm mesele bundan ibarettir. Kanamanın miktarı için standart yoktur. Bazı kızlarda sadece pembe leke olacak kadar hafif bazılarında ise daha yoğun kanama olabilir.  Esnek kızlık zarı olarak tarif ettiğimiz durumlar da ise hiç kanama olmaz. Çünkü bu tip kızlık zarı olan hastaların zar yapısı penisin vajen içine girmesine müsaade edecek esnekliktedir.   Mastürbasyon şeklinde ya da sürtünme yoluyla yaşanan cinsel aktiviteler sonrasında genç kızlarda kafa karışıklığı başlıyor; acaba bir şey olmuş mudur?? Vajen içine tam giriş olmadığı sürece kızlık zarı dokusunda sorun olmayacağını düşünüyorum. Bazen anüs ile vajen girişi arasındaki bölge de (perine) küçük sıyrılmalar ve buna bağlı kanamalar olabilir. Bu kanama genç kız tarafından kızlık zarı kanaması olarak algılanabilir. Muayene olmadan kendi kendilerine cevap arar ve gençlik yıllarının büyük çoğunluğunu acabalarla geçirir. En yakın kadın doğum hekimine başvurarak muayene olursanız acabalarınızdan kurtulur hayatı daha rahat yaşarsınız. Biz Antalya Konyaaltı bölgesinde özel kliniğimizde sizi şüphelerinizden kurtamak için bekliyoruz.  Özellikle ülkemizde mahremiyet, konunun hassasiyeti nedeniyle başvuran kişiler tam olarak ne yaptıklarını anlatmamakta ve hekimi yanıltmaya çalışmaktadır. Hekim olarak benim görevim sizi yargılamak değil sadece başvuru nedeninize bağlı olarak muayene ve tedavi etmektir. Eğer bir adım attıysanız onun arkasında olmalı ve sonuç ne olursa olsun önünüze bakarak hayata devam etmelisiniz. Kzılık zarı ile ilgili acabaları, soru işaretleri olan genç kızlar mutlaka muayene olun ve aklınızdaki soru işeretlerinden kurtulun.
Özellikle sosyal medyadan gelen sorularda ne yaptığını, nasıl yaptığını anlatarak kızlık zarı ile ilgili bilgi edinmeye çalışan genç kızlar oluyor. Sizlere mesaj yoluyla muayene etmeden bilgi vermek imkansız. Kızlık zarı muayenesi yapıldıktan sonra bir karar verilir. Muayene konusunda endişeleri olanlar için söyleyeyim, kesinlikle zor bir muayene değidir. Sadece uygun pozisyonda dudaklar (labialar) tutularak çekilir ve vajen girişinin içi kızlık zarı halkası gözlenmiş olur. Korkulacak bir muayene şekli değildir ve acı hissetmezsiniz.
Bazı hastalar ve ya yakınları bekaret ile ilgili rapor istiyorlar. Maalesef kızlık zarı ile ilgili rapor veremiyoruz sadece sözel olarak muayene bulgularımızı aktarabiliyoruz. Eğer rapor isterseniz adli mercilere başvurmanız ve onların aracılığıyla adli tıp kurumunda yapılacak muayene sonucuna göre rapor düzenlenmektedir.
Antalya ve çevresinde yaşayanlar Konyaaltı bölgesinde yer alan özel kliniğimde muayenenizi kolaylıkla yapar ve bu konuda ki endişelerinizi gideririm.  En sağlıklı günler sizlerin olsun.

Dr. Sonay İsenlik
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

1 Ağustos 2016 Pazartesi

İKİNCİ GEBELİĞE HAZIR MIYIZ? EMZİRME DÖNEMİNDE NASIL KORUNMALIYIZ?

Doğum sonrası yeni bir döneme “anneliğe, ebeveynliğe” başlayan sevgili anneler, hepinizin etrafında vardır, “ikinciyi mutlaka hemen yap, ikisi beraber büyür, kardeşi olsun...” diye söylemleri olanlar. Anne ve babalar öncelikle bakabilecekleri ve sorumluluklarını yerine getirebilecekleri sayıda çocuk yapmaları gerektiğine inanıyorum yine de karar tabi ki kişilerin kendisine ait. En azından yeniden gebelik planlamak için arada ki süreyi iyi hesaplamak lazım. Bizim önerimiz gebelikler arasında ki süreyi 18-36 ay arasında tutmakta fayda var.  Bu süre de yeni doğan bebeğiniz önerilen ilk 6 ay sadece anne sütü ve devamında ek gıdalar ile 2 yıl daha anne sütünü almış olacak, anne ile bebeği arasında sağlıklı bir bağ oluşacak, annenin üzerinde ki bebek bakımı ile ilgili ağır sorumluluk biraz azalacak (ya da alışılacak J), yeni gelişecek gebelikte daha az sağlık problemleri görülecek ve kötü sonuçların sıklığı azalacaktır. Düzenli aralıklarla sadece anne sütü veren kadınların eğer adet kanamaları başlamadıysa ilk 6 ay emzirme ile gebelikten korunabilirler. Emzirmelerine rağmen bazı kadınların adet kanamaları 2-3. Ayda başlar, o nedenle adet başlayan kadınların mutlaka bir korunma yöntemi ile korunmaları gerekir, sütün koruyuculuğuna güvenmemeleri gerekir. Anne sütünün  koruyuculuk özelliği yaklaşık %98’dir (ilk ay düzenli aralıklarla emziren ve adet kanaması başlamamış anneler için). Bu oran %100 değildir maalesef %2 gebelik oranı var, o nedenle doğum sonrası 6 haftalık lohusalık süreci tamamlandıktan sonra yada lohusalık sürecinin 2. Veya 3. Haftasında seçtiğiniz bir korunma yöntemi kullanmanızda fayda var. Bu yöntemler;
·         Doğal yöntemler; yumurtlama zamanın tahmin edilmesine dayanan doğal aile planlaması yöntemleri, düzenli adet kanamalarınız başlayana kadar kullanılamaz. İstenmeyen gebelik oranları yüksektir. Düzenli adet kanamalarınız başladıktan sonra yumurtlama zamanının tahminine göre cinsel aktivitenizi kısıtlayabilirsiniz.
·         Bariyer yöntemler; tek başına kondom veya spemisidlerle birlikte (sperm öldüren=spermisid) kullanımı önerilebilir.
·         Hormonal yöntemler; doğum kontrol hapları (östrojen-progesteron içerir) özellikle içeriklerinde ki östrojen miktarına bağlı olarak sütün gelmesi konusunda olumsuz etkilere sahip olabilmektedir. O nedenle emzirmenin ilk 6 aylık sürecinde önerilmemektedir. Sadece progesteron içeren doğum kontrol haplarının sütün kalitesi veya miktarı üzerine olumsuz etkisi yoktur, kullanılabilir fakat hasta uyumu çok önemlidir. İlaç her gün aynı saatte alınması gerekir. Saattin de değişiklik yapmak koruyuculuk özelliğini azaltmakta ve istenmeyen gebeliklere neden olmaktadır. Bu nedenle kullanımı biraz zordur. Halk arasında “aylık-üç aylık korunma iğnesi” olarak geçen depo progestagen içeren enjeksiyonlarda doğum sonrası dönemde kullanılabilecek iyi yöntemler arasındadır. Bu tarz yöntemlerin uygulaması kolay ve hasta uyumu daha iyidir. Düzensiz kanamalar ve lekelenmelere neden olmaktadırlar, aynı zamanda uzun süreli kullanımlarına bağlı kemik yoğunluğunda geri dönüşümlü azalmaya neden olmaktadır. Hormonal vajinal halkalarda korunma yöntemleri arsında yer almaktadır ama östrojen ve progesteron içermeleri ile birlikte doğum sonrası korunmada etkinliği, süt miktarı ve kalitesi üzerine etkisi net olarak bilinmemektedir. Yine bir başka hormonal yöntem deri altına yerleştirilen implantlardır. Doğum sonrası dönemde iyi bir seçenek olabilir. Lohusalık sürecinin tamamlanması ile takılabilir. Düzensiz adet kanamaları gibi şikayete neden olabilir.
·         Rahim içi araç (spiral);  rahim içine takılacak spiral ile korunma yöntemi emzirme sürecinde kullanılabilecek en iyi tercihler dendir. Süt üretimi ile etkileşimi olmaz. Bakır içeren spiral ve hormon içeren spiraller bulunmaktadır. Bakır içeren tip 10 yıllık kullanımı ile uzun süreli gebelik düşünmeyen bayanlar için ideal bir yöntemdir. Bakırlı spiralin kanama süresini ve miktarını artırıcı etkisi olabilir. Özellikle kansızlığı olan hastalarda iyi bir tercih değildir. Hormon içeren tipi (MİRENA) içindeki hormonu yavaş yavaş rahim içine salarak etki eder ve 5 yıllık kullanımı vardır. Adet kanamalarını azaltıcı etkisi de vardır. Kansızlığı olan yada adet kanamaları uzun ve fazla süren kadınlarda iyi bir tercih olabilir.
·         Sterilizasyon yöntemleri (tüplerin bağlanması ve vazektomi); geri dönüşümü zor olan yöntemlerdir. Bu konuda kesin kararlı olmak gerekir. Kadınların tuba uterinalarının bağlanması işlemine tüp bağlama denir. Her iki tüp de bağlanır. Genellikle sezaryen esnasında ya da doğum sonrası dönemde yapılabilir. Bazı hastalar belli bir zaman sonra tüplerini tekrar açtırmak, yeniden gebelik düşündükleri ile hekime başvururlar, bu tarz tubal reanastomoz operasyonlarının başarı oranı düşüktür.  Vazektomi de diğer bir kalıcı doğum kontrol yöntemi olup bu işlem erkeklere uygulanmaktadır (J). Erkeklerin kanallarına yapılan bir işlem olup hem operasyonu tüp bağlamaya göre daha kolaydır, hem de daha az komplikasyona sahiptir. Tüp bağlaması yapılan hastada işlemin başarısızlığını yeni oluşan gebelik belirlerken, vazektomi de işlemin başarısızlığı basit sperm tahlilleri ile ölçülebilir. O nedenle erkeklerin bu konuda fedakarlık yapmalarını bekliyoruz.



OP.DR SONAY İSENLİK

KONYAALTI KADIN DOĞUM KLİNİĞİ / ANTALYA

23 Haziran 2016 Perşembe

Gebelikte cilt değişiklikleri

Kadınlar için güzellik, estetik, bakımlı olmak her zaman için önemlidir. yine konuyu gebeliğe getireceğim çünküü bu süreçte dış görünüşümüz de de farklılaşma olur. Kocaman bir karın, büyümüş göğüsler (bazılarımızın çok hoşuna gitse de), kilo artışı, ödem ayaklarda şişme, ayakkabı numarasında artış.... Veeee ciltte bazı değişimler. Özellikle meme başı ve çevresindeki kahverengi halka da (areola) koyulaşma, göbek deliği üzerinden geçen karnın tam orta hattında (linea alba 'da) kahverengi bir çizgi, genital bölgede kararma, bacak iç kısımlarında ve koltuk altı bölgelerinde kararmalar olabilir. Gebe kadınların yaklaşık %70'de yüzde 'gebelik maskesi, kloazma' dediğimiz lekelenmeler olabilir. Özellikle alın, üst dudak, çene ve burunda düzensiz sınırlı kahverengi lekeler şelkinde görülür. En önemli sebebi gebelikte ki hormonal değişiklikler olup daha çok esmer tenli bayanlarda görülür. Merak etmeyin büyük kısmı gebelik sürecinin tamamlanması ile düzelmekte ama şiddetini azaltmak için güneşe maruziyeti azaltmak gerekir ve mutlaka güneşe çıkmadan önce en az 15 faktörlü güneş koruyucu kremlerinden kullanmak gerekir.
Ojesiz çıkmazmısınız!!!! Gebelikte biraz ara vermekte fayda var. Hormonal değişimler nedeniyle tırnak kırılganlığında artış ve yumuşama meydana gelir. Eğer böyle bir sorununuz varsa tırnak cilası durumu daha da kötüleştirmektedir.
Veeeee saçlar. Kimilerine göre kadınlığın simgesi...Gebelik sürecinde saç kıllarının büyüme fazında artış olur amaa dökülme sürecinde hızlanma asıl doğum sonrası döneme denk gelir. Saçlarda ki azalma çok fazla olursa strese neden olabilir. Ne yazık ki belirgin bir tedavi şekli yoktur. Büyük kısmı doğum sonrası 1-5 ayda düzelmektedir. Saçlarında içinde olduğu vücut kıl foliküllerinin  tamamı gebeliğin 22. haftasında belirlenir ve bundan sonra yeni kıl folikülü gelişimi izlenmez. Kılların büyümesi telogen (sessiz faz), anagen (büyüme fazı) ve katagen (gerileme fazı) olmak üzere 3 fazda gerçekleşir ve kıl gelişimi sürekli değil sikliktir yani ara ara olur. Kıl uzunluğunu belirleyen en önemli faz büyüme yani anagen fazının uzunluğudur. Örneğin saçlı deride bulunan kılların yani saçların anagen fazı uzun olduğu için (2-5 yıl) saç kılları uzunluğu giderek artar. Vücut kıllarında ise dinlenme yada sessiz faz (telogen) uzun olduğu için hiç uzamıyormuş gibi hissedilir. Saçlı deride kıllar aynı anda hareket etmez birisi uzarken birisi dinlenir yani asenkrondur. Bu nedenle saç kıllarında daima büyüme izlenir. Eğer kılların büyük kısmı senkron şekilde hareket ederse eş zamanlı çok sayıda kıl dökülmesi olur ve saç kaybına neden olur. 6-8 ayı geçmeyen bu süre sonunda tekrar asenkron hale gelir ama gebelik, ateşli hastalıklar ve bazı ilaçlar bu senkronizasyonu etkileyebilir.
Yine hormonal değişiklikler nedeniyle bazı kadınlarda ciltte sivilcelenme artışı olurken bazılarında sivilceli ciltleri olmasına rağmen düzelme olabilir. Sivilcelerde artış olan gebelere önerim ciltlerini temiz tutsunlar, kesinlikle  sivilce ilacı olarak bilinen ilaçlardan kullanmamaları gerekir. Bu ilaçların anne karnında ki bebekte anomalilere neden olduğu kanıtlanmıştır.
El ayalarında kızarıklık tıbbi adıyla 'Palmar eritem' gebelik sürecinde artan östrojen hormonu nedeniyle gözlenebilir. Bazı hastalarda ayak tabanlarında da hissedilir. El ve ayaklarda kızarma, yanma ve kaşıntıya neden olabilir. Nemlendirici sürmeleri dışında ek öneriye gerek yoktur. Tamamen fizyolojiktir ve gebelik sonrası tekrar normale dönecektir. Eğer nemlendiriciye rağmen şiddeti artan tarzda kaşıntılar varsa hekim ile görüşmekte fayda vardır.
Ciltte gözlenen diğer bir değişiklik telenjektazi dediğimiz küçük ince damarlar ve ben görünümlü küçük damarcıklar izlenebilir. Büyük çoğunluğu gebelik sonrası süreçte düzelmektedir. Gebelik dışı dönemlerde ortaya çıkması daha çok karaciğer rahatsızlıklarını düşündürür.
Gelelim en önemli konuya 'Çatlaklar'.... Gebelik çatlakları olarak isimlendirdiğimiz ciltteki yırtılmalar özellikle karın, göğüslerde ve kalçalarda izlenir. Gebelikte alınan kilolar ve karın içinde büyüyen bebeğin karın derisini esnetmesi; esneyebildiği kadar çatlaklara neden olmaktadır. Bazı gebelerde hiçbir koruma faktörü kullanmamasına rağmen olmaması veya bazı kadınlarda çatlak önleyici krem, jel, yağlar kullanılmasına rağmen olması bu durumun genetik özelliklere bağlı olduğunu gösteriyor. Çatlakları tümüyle önlemek maalesef mümkün değildir ya da o mucize ilaç henüz bulunamadı. Yine de özellikle gebeliğin ilk üç ayından itibaren çatlak önleyici kremler sürerek bu durumun şiddetini biraz azaltabiliriz. Piyasa da bulunan krem, jel ve yağ formunda ki ürünlerin en önemli özelliği cildi nemlendirmesi ve esnetmesidir. Çatlaklar Özellikle karnın belirginleştiği son üç aylık süreçte başlarlar ve doğum öncesi dönemde son 4 haftalık süreçte en fazla gözlenirler. Beraberinde karın cildinde kaşıntı hisside oldukça fazladır. Bu nokta da alınan su miktarının da öneminden bahsetmekte fayda var. Su cilt esnekliği ve neminde çok önemli yere sahiptir. Az su tüketen gebelerin ciltleri kuru ve çatlamaya daha müsait olur.
Piyasada yine çatlaklar için özellikte aktarlarda satılan bazı bitkisel yağlar bulunmaktadır. Aroma terapisi olarak bilinen bu yağların kontrolsüz şekilde karışımlar yapılarak kullanılmasını pek önermem.
Sağlıklı gebelikler
Dr Sonay İsenlik

21 Haziran 2016 Salı

GEBELİKTE CİNSİYET BELİRLEME!!!

Konumuz cinsiyet…
İnsan vücudu 46 kromozomdan oluşur ya da diğer bir deyişle 23 çift kromozom vardır. 23 çiftten bir tanesi cinsiyet kromozomudur. XX kromozom yapısı dişilerde, XY kromozom yapısı erkeklerde bulunur. Kadın yumurtaları gelişim evrelerinde ilerler ve 23 kromozom içerir halde ki bir tanesi X kromozomu olarak atılır. Sperm de ise gelişim evreleri yine aynı şekilde ilerler ve bazı sperm hücrelerinde X kromozomu varken bazılarında da Y kromozomu bulunur. Yumurtayı döllemek için saldıran milyonlarca spermden yalnızca bir tanesi başarılı olur ve 23 kromozomlu yumurta ile 23 kromozomlu spermin birleşmesi ile 46 kromozomlu döllenmiş yumurta oluşur. Hayatın başlangıcı!!!! yumurta ve sperm birbirini tamamlarlar bir anlamda aslında.
Yumurtayı dölleyen şanslı sperm X kromozomlu ise dişi bebek, Y kromozomlu ise erkek bebek oluşur. Cinsiyeti belirleyen saldırgan spermdeki cinsiyet kromozomudur  yani ERKEKTİR (kadınlar üzerinde ki bu yükü almakta fayda var artık).  Şu durumu açıklamakta da fayda var; erkeklerde cinsiyet belirlemede bilinçli değillerdir. Hadi bir oğlan yapalım ya da kızımız olsun isteyerek olan bir şey değildir.  Bazı takvimler, yöntemler…. varmış, cinsiyeti onlara göre tutturabiliyormuşsunuz!!! Bu konuda bilimsel bir gerçeklik yok. Neyse yani cinsiyet ilk döllenme anından itibaren belirlenmiş olur ama gebelik döneminde ultrasonografik olarak cinsiyet organlarını görmemiz biraz zaman alır. Öncelikle yaşamsal organlarımız beyin, omirilik, kalp, dolaşım sistemi… şeklinde ilerler ve 8. gebelik haftasına geldiğinde cinsiyet organları da farklılaşmaya başlar. Genetik koddaki Y kromozomu varlığı farklılaşmayı belirlemede en önemli basamaktır. Cinsel organları ultrasonda görmek ise en erken 12-13. haftalarda mümkün iken en iyi 16. haftadan itibaren görülür.
İnsan neslinin devamı için kız ve erkek her iki cinse de ihtiyacımız var. ‘Erkek adamın oğlu olur’ ya da ‘kız evlat hayırlıdır’ yaftalarını artık bir kenara bıraksak diyorum. Beni en çok düşündüren cinsiyetini belirlediğimiz  gebelikler de özellikle bazı anne adaylarının eşinin tepkisine dikkat etmesi.Daha da açık söylemek gerekirse ‘kız bebeğiniz olacak ‘dediğimde ‘üzüldün mü?’ diye eşine yönelmesi, ‘oğlunuz olacak’ dediğimde hem annenin hem de babanın çoğunlukla yüzünde güller açması…
Cinsiyet konusunda herhangi bir istemi olmayan ne olursa olsun ‘sağlıklı olsun’ diye düşünen çiftlerde var tabi ki, umarım sayıları giderek artar. Belki pozitif ayrımcılık olacak ama cinsiyetimizi öncelikle biz kadınlar korumalıyız. Toplumda yaşanan cinsiyet ayrımcılığını kırmak kadınların ellerindedir. Anne olan ve evlatlarını büyütürken en büyük role sahip kadınlar olarak büyük iş biz kadınlara düşmektedir. Anne karnında başlayan hayatın en değerli hediyeleri bebeklerin sağlıklı olması anne, baba, hekim her kesin temennisidir. Bebeğinizin cinsiyetini merak etmek tabi ki en doğal hakkınızdır ama özellikle kız bebek cinsiyetini daha anne karnındayken ikinci sınıf olarak düşünmekten vazgeçilmesi gerektiğine inanıyorum.

Sevgiyle kalın.

Dr. Sonay İsenlik

GEBELİK KUSMALARINA ÖNERİLER!!

Gebelik testiniz pozitif, HAMİLESİNİZ!!!! Gebelik planlayanlar için süper haber…
Gebelik kadın vücudunda fizyolojik değişiklikler yaratır. Tüm sistemlerde meydana gelen değişikliklerden ilk ve en belirgin hissedileni bulantılardır.  Gebelikte meydana gelen bu değişikliğin sebebi net olarak bilinmese de en çok hormonal nedenler üzerinde durulmuştur.  Özellikle sabah saatlerinde ortaya çıkar, bazen kusmalarda eşlik edebilir. Tüm gebelerin belirgin olarak hissedeceği bir durum değildir. ama hafiften ağır kusmalara kadar (emezis-hiperemezis) yaklaşık gebelerin %70-85’de görülür. Özellikle ilk gebeliği olanlar, çoğul gebeliği olanlar (ikiz-üçüz), genç, sigara içmeyen, yeme problemi olan, obez kadınlar, daha önceki gebeliklerinde bulantı-kusma öyküsü olanlar, mide bağırsak sistemi rahatsızlığı olanlar ve kız bebek bekleyenlerde daha sık izlendiği gözlenir.
Bu mutluluğunuzu bozan bulantı-kusmalar çoğunlukla geçicidir merak etmeyin. 8-9. haftalarda en fazla hissedilirken 16-20. haftalarda hissedilirliği son derece azalır.
Bulantı, halsizlik, yemek yiyememe, ağızda acı tat olması,kokulardan rahatsız olma gibi günlük hayatı son derece kötü etkileyen bulguları olur. Ama ne dedik GEÇİCİ !!! biraz dayanın.
Neler yapmalıyız;
  • Günlük hayatınızın kalitesini artırmak için bazı değişiklikler yapmak gerekir.
  • Yeterli miktarda uyku almanız önemli, zaten gebeliğin getirdiği halsizliğe bulantılarda eklenince son derece yorgun hissedebilirsiniz. O nedenle günlük uyku saatinizi artırın.
  • Kokusuz ortamlarda bulunmaya çalışın, evinizde hijyen amaçlı kullandığınız temizlik ürünlerinin kokusuz olanlarını tercih edin. Parfüm sıkmamaya ve eşinizden de bu konuda özenli davranmasına dikkat edin.
  • Rahat ve serin kıyafetler tercih edin.
  • Yemeklerden hemen sonra uzanmayın.
  •  Öğünlerinizin SIK SIK ve AZ AZ  olmasına özen gösterin. 1-2 saat aralıklarla az olacak şekilde beslenebilirsiniz. Midenin çok dolu olmamasına özen gösterin.
  • Gebeliğin olduğu kadar hayatın olmazsa olmazı SU tüketiminize dikkat edin. Günlük 2,5-3 litre su tüketmeye özen gösterin. Bazı bulantı-kusması yoğun olan gebeler su içmenin bulantısını artırdığını belirtir. Bu durumda suyu yudum yudum tüketmekte fayda var.
  • Öğünlerde tükettiğiniz yiyeceklerinize de dikkat etmelisiniz, sıvı ve katı gıdaları birbirine karıştırmamalısınız.  Protein içeriği yüksek besinler (et, süt ürünleri, yumurta, baklagiller) ile beslenmek daha az bulantı-kusmaya neden olur. Yağlı, baharatlı yiyeceklerden uzak durmalısınız.
  • Sabah yataktan kalkmadan başucunuza koyduğunuz tuzlu çubuk kraker veya bisküvilerden ağzınıza atın öyle kalkın.
  • Ara öğünlerde yüksek protein içerikli besinler ve kabuklu kuruyemişler ile beslenebilirsiniz.
  • Özellikle ağızdaki metalik tat duygusunu gidermek için soğuk yiyecekler tercih edebilirsiniz (dondurma, buz, yoğurt, ayran..)
  • Eğer hekiminiz de uygun görürse zorunlu olmadıkça kan ilacı olarak bilinen demir haplarının kullanımını bulantı-kusmanın yoğun olduğu dönemde kesmekte fayda vardır.
  • Yapılan çalışmalarda ZENCEFİL’in bulantı kusmaları gidermede etkili olduğu gözlenmiş. Günlük 250 mgx4 dozunda verilebilir.
  • Yine bazı hastalarda BRAT diyeti yani muz, pirinç, elma suyu, tost ile belirtilerde azalma olduğu gözlenmiştir.
  • Tüm çabalarınıza rağmen düzelmeyen bulantı-kusma olan gebelerin hekimlerine başvurmaları ve gerekli ilaç tedavilerine başlanması gereklidir.
Bazı gebelikler de tüm yaşamsal değişiklikler ve ilaç tedavilerine rağmen bulantı-kusma ağırlaşır, annenin beslenmesi bozulur. Hiperemezis garvidorum dediğimiz bu durumda mutlaka hastane de yatırılarak tedavi etmek gerekir.
Sağlıklı gebelikler!!!!
Op. Dr. Sonay İsenlik

2 Ekim 2015 Cuma

Gebelik Sürecinde Merak Ettikleriniz!!!

Gebelikte egzersiz yapılabilirmi??

Gebe kadınlar için egzersiz kısıtlaması gerekli değildir. Aşırı yorulmaması veya kendine veya fetusa zarar verecek risklerden kaçınması önerilir. Gebelik öncesinde aerobik egzersiz yapan kadınların gebeliklerinde de devam etmelerinde herhangi sakınca yoktur. Gebelikte aşırı kilo alımı ve bu kiloları postpartum dönemde kaybedememek obeziteye neden olmaktadır. Egzersiz ve dengeli beslenme ile istenilen miktarda kilo artışı sağlanmış olur. Gebelikte yapılan egzersiz ile gebeliğin sık yakınmalarından olan bel-sırt ağrısı, gaz ve ayaklardaki şişmeler de hafifleme ve rahatlama olacaktır. Ancak egzersiz yapan gebelerin günlük kalori alımını mutlaka 300kkal/gün şeklinde arttırmaları gerekir. Bununla beraber gebelikle beraber yeni aerobik egzersiz programına başlanmaması veya bu egzersizlerin yoğunlaştırılmaması gerekmektedir.  Günlük 20-30 dakikalık süreyi aşmayacak şekilde yürüme, yüzme gibi yaralanma riski az olan sporlarla başlangıç önerilebilir.
Egzersizler sırasında dikkat edilmesi gereken noktalar şöyledir:
  1. Egzersiz programı düzenli olmalıdır.
  2. Aşırı yorgunluk, baş dönmesi, nefes açlığı gibi oksijen yoksunluğu bulguları geliştiğinde egzersiz durdurulmalıdır.
  3. Aşırı ısınmadan kaçınabilmek amacıyla, egzersiz serin ortamda yapılmalı, dehidratasyondan kaçınılmalıdır.
  4. İkinci ve üçüncü trimesterde supin pozisyonda(sırtüstü yatar pozisyon) uzun sürecek egzersizlerden kaçınılmalıdır.
  5. Kontakt sporlar ve dalma sporlarından kaçınılmalıdır.
  6. Yapılan egzersizin gerektirdiği kalori ihtiyacı mutlaka alınmalıdır (ortalama 300 kkal/gün)
Egzersizin yapılmaması gereken durumlar
  1. Intrauterin gelişme kısıtlılığı
  2. Persiste eden vajinal kanama
  3. Servikal yetmezlik düşünülen veya serklaj yerleştirilmiş olgular
  4. Erken doğum için risk faktörlerine sahip olma
  5. Membran rüptürü (su gelmesi) olan olgular
  6. Gebeliğin tetiklediği hipertansiyon
  7. Ağır kronik medikal hastalıklar.
Anne Adayı Günlük Hareketlerde Nelere Dikkat Etmelidir?
  1. Ev işleri yaparken, toz alırken, yerleri temizlerken dizleri üzerinde durmalıdır.
  2. Sırt üstü yatarken kalkıp oturmak için önce yan dönüp sonra kollardan kuvvet alarak kalkmalıdır.
  3. Sandalyeden, ağırlığını bacaklarına verip destek alarak kalkmalıdır.
Anne Adayının Yapmaması Gereken Hareketler Nelerdir?
  1. Ani  hareketler
  2. Ağır kaldırmak
  3. Gebeliğin son döneminde çömelerek oturmak veya iş yapmak.

Gebelik ve iş hayatı

Gebe kadınların ciddi fiziksel zorluklara maruz kalabilecekleri mesleklerden kaçınmaları önerilmektedir. İdeal olan herhangi bir işe aşırı yorgunluk gelişene kadar devam edilmemesidir. Mesai saatleri içinde yeterli dinlenme süreleri sağlanmalıdır. Özellikle uzun süreli ayakta durmayı gerektiren işlerde yapılan çalışmalar, erken doğum riskinin yüksek olduğunu göstermiştir. Daha önceki gebeliklerinde düşük doğum ağırlığı ve erken doğum gibi öyküleri olan hastaların fiziksel aktivitelerini azaltmaları önerilir.

Gebelik ve seyahat

Hastaların araba ve uçak seyahatleri sırasında damarlarda kan göllenmesi ve pıhtı atması riski bulunmaktadır. Günde en fazla 6 saatlik yolculuk yapılabilir ve her iki saatte bir mola verilip, bacaklardaki venöz dolaşımı arttırmak için, hastanın 10 dakika yürüyüş yapması gereklidir. Sıvı alımı ve basınçlı çoraplarda giyilebilir. Uçak seyahatlerinde uygun basınç ayarı yapılmışsa uçakla uçmak olağan dışı bir risk oluşturmaz. 28. Gebelik haftasına kadar uçak seyahatlerin de sıkıntı olmaz. 28-32 gebelik haftalarında doktorunuzun izni ile uçak seyahati yapabilirsiniz. Araba yolculuğu sırasında emniyet kemerinizi mutlaka takınız. Kemerin kucağa gelen kısmı, karnın altına gelecek ve üst uyluğu çaprazlayacak şekilde yerleştirilmelidir. Kemerin omuz bölümü göğüslerin arasına gelmeli ve rahat olacak şekilde yerleştirilmelidir. Hava yastığı kullanımı ile ilgili bilgiler yetersiz olup, bazı araştırmacılara göre hava yastığı kullanımı güvenli olsa da bazı araştırmacılara göre de kullanımı sonucu ölü doğum vakaları bildirilmiştir. Eğer hasta uzak bir yere seyahat edecekse, olası bir acil durum için, takip dosyasını da yanında götürmesi uygundur.

Gebelik ve banyo

Gebelik ve doğum sonrasında banyo yapılması ile ilgili herhangi bir sorun yoktur. Gebeliğin son haftalarında ağırlaşmış uterus genellikle gebe kadının dengesini bozar ve kayıp düşme ihtimalini arttırır. Bu nedenle özellikle son haftalarda dikkatli olmakta fayda var.

Gebelik ve giyim

Rahat ve sıkıştırmayan tarzda kıyafetler olmasını tavsiye ederim. Artan göğüs kitlesi sarkmalara ve ağrılara neden olur. Rahat etmek için destekleyici sütyenler kullanmalısınız. Bacağı sıkıştıran kıyafetlerden kaçınınız. Moda tasarımcılarına göre "gebelik eskiden gizlenmeye çalışılırdı ama şimdi göstermeye yönelik hale geldi. Bugünün annelik modası vücudu gizleyen değil vücudu saran tarzdadır."

Gebelikte kabızlık

Gebelikte besinlerin bağırsaklardan geçiş zamanı hormonların etkisi ile uzadığı için kabızlık fizyolojiktir. Katı dışkının geçişi sırasında yaptığı rahatsızlık nedeniyle kanamalar olabilir.  Bu süreçte diyet değişikliği (fazla miktarda lifli taze sebze ve meyve),  fazla sıvı tüketimi ve uygun miktarda egzersiz yapmak  faydalı olur. Demir desteği ile kabızlık daha da kötüleşebilir, eğer diyet değişikliği yetersiz ise, dışkı yumuşatıcı ilaçlar alınabilir.

Gebelikte idrar sıklığı ve idrar kaçırma

Gebeliğin ilk üç ayında büyüyen uterusa bağlı olarak ve son üç ayda bebeğin gelen kısmının idrar kesesi üzerinde baskı yapması sonucunda idrara çıkma sıklığı artar. İdrar kaçırma özellikle son üç ayda olabilir bu durumda mutlaka doktorunuz ile görüşme talep ediniz.

Gebelik ve cinsellik

Sağlıklı gebe kadınlarda seksüel ilişki genellikle gebeliğin son 4 haftasına kadar zararsızdır. Gebelikte cinsel ilişki yasağı getirilmez ancak cinsel istek ve konfor üzerinde gebeliğin negatif etkileri olacaktır. Bazı ailelerde gebeliğe  zarar verme korkusuna bağlı olarak ilişki sıklığında azalma olmaktadır. Herhangi bir düşük ve erken doğum tehdidi olduğunda cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır.

Gebelik ve aşılar

Fetüse vereceği zararlı etkilerden dolayı, gebe veya gebe kalmayı düşünen kadınlara canlı veya canlılığı azaltılmış virüs aşısı yapılmamalıdır. Grip mevsiminde influenza aşısı(grip aşısı) ilk 3 ay dışında yapılabilir. Kuduz, Hepatit B, Hepatit A, Tetanoz aşısı gebelik döneminde gebe olmayan dönemdeki şekilde gerekli hallerde uygulanabilir.

Gebelikte sırt ağrısı

Gebelikte nadiren de olsa siyatik sinir sıkışmasına bağlı tutulan bacakta ağrı, uyuşukluk görülebilir.
Hastalar sıklıkla kasık bölgelerinde ağrı hissederler. Rahim bağlarındaki spazma bağlı olarak gelişen bu ağrılarda ağrı kesiciler nadiren gerekir.
Kilo alma, belde düzleşme, hormonların etkisi ile eklemlerde ve bağlarda gevşeme gibi birçok gebeliğe bağlı nedenlerden dolayı gebelerin yaklaşık %50’sinden fazlasında sırt ağrıları izlenir. Yüksek topuklu ayakkabılardan uzak durulmalıdır.

Gebelikte bulantı ve kusma,

Gebelerin yaklaşık yarısının hem bulantısı, hem de kusması; %25’inin sadece bulantısı vardır, %25’i de etkilenmemiştir. Tipik olarak birinci ve ikinci geciken menstrüel periyod arasında başlar ve ortalama 14 haftaya kadar devam eder, %90’ında 22 haftada sonlanmış olur. Bulantı ve kusmalar sabahları daha kötüdür, fakat gün boyunca devam edebilir. Sık aralıklarla ve az yemek yeme ve doyunca yemeyi bırakması tedavide önemlidir. Belli yiyecek kokularının sıklıkla bu semptomları hızlandırmasından ve alevlendirmesinden dolayı, bu tip yiyeceklerden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Bazen kusma çok şiddetli olabilir ve  vücutta sıvı ve bir takım maddelerin kaybına neden olarak açlık ve gebeliğin devamında ciddi sorunlara yol açabilir. Bu durumlarda mutlaka hastaneye yatarak tedavi etmek gereklidir.

Sigara-alkol-kafein- ilaçlar ve gebelik

Gebelik boyunca ve doğum sonrası dönemde sigara kullanımı kesinlikle önerilmemektedir. Gebelik sırasında sigara kullanımı ile erken doğum, fetal gelişme geriliğine bağlı düşük doğum ağırlığı, bebek ve fetal ölümler, plasental yırtılmalar gibi kötü bir takım sonuçlar arasındaki ilişki çalışmalarda kesin olarak gösterilmiştir.
Elde olan verilere göre, gebe olan ve gebe kalmayı düşünen kadınlara alkol kullanımı tavsiye edilmez, edilmemelidir. Gebelik sırasında kullanılan alkol nedeni ile fetal alkol sendromu dediğimiz gelişme geriliği, yüz anomalileri ve santral sinir sistemi disfonksiyonu ile seyreden durum oluşmaktadır. Anne adayları alkol ve alkol içeren içeceklerden uzak durun..
Gebe kadınları kafein alımını sınırlandırmaları gerekmektedir. Yüksek doz kafein kullanımı düşüklerle bağlantılı olduğu çalışmalarda gözlenmiştir.
Gebelikte kullanılan bazı ilaçlar fetüsta yan etkilere neden olmakta, bazıları ise teratojeniktir. Bu nedenle ilaç kullanmadan önce mutlaka içindeki prospektüs okunmalı ve gebelik olasılığı gözden geçirilmeli, şüphe durumunda mutlaka gebelik testi ile teyit edilmelidir. Eğer gebelik sırasında ilaç verilecekse, bu ilacın getireceği avantaj, kullanımından doğabilecek herhangi bir zarardan daha fazla olmalıdır.

Gebelikte vaginal akıntı

Gebe kadınlarda genellikle vaginal akıntıda artış gerçekleşir ve bu, birçok durumda patolojik değildir. Kokusuz şeffaf  bir akıntı olur. Sıkıntı yaratması durumunda asitleştirilmiş su ile vagina yıkanması tavsiye edilebilir. Kötü kokulu, yoğun, köpüklü, yeşil veya süt kesiği şeklinde olan akıntılarda enfeksiyon mutlaka araştırılmalıdır. Şikayetlerinizle ile ilgili doktorunuzdan randevu alınız.

Gebelik ve mide yanamaları

Mide yanması gebelikte yaygın olarak gözlenir. Yemek borusu ile mide arasındaki sfinkterin gevşemesi nedeniyle olur. Aşırı yemek yemek bu şikayeti arttırır. Hastaların az az ve sık beslenmesi yanında yemek sonrası hemen uzanmamalarını öneririz. Uyku esnasında yastık desteği faydalı olur. Eğer gerekirse uygun ilaçlar doktorunuzun önerisi ile kullanılabilir.

Gebelikte vaginal kanamalar

Gebeliğin tüm dönemleri içinde görülebilen kanama şikayetleri önemlidir. İlk üç aydaki hafif kanamalar genel olarak düşük tehdidine bağlı ve de %90 oranında dinlenme ile kendiliğinden geçen şikayetler olsa da siz “gebelik esnasında her türlü kanamanızın olması durumunda doktorunuza başvurunuz”.

Kanamanın olması, gebeliğinizdeki bir problemin sonucu olabilir. Ayrıca bu durum yalnız bebeğinizin değil sizin sağlığınız için de riskli durumlar yaratabilir.

Bebek hareketleri ne zaman hissedilir??

Fetüs hareketlerinin anne tarafından hissetmesi daha önceden tahmin edilebilen zamanlarda gerçekleşir. İlk gebelikte fetusun hareketleri yaklaşık 19. Haftada fark edilirken; sonraki gebeliklerde, tecrübeye bağlı,  2 hafta daha erken fark edilebilmektedir. Bazı kadınlar ilk hareketleri hissetmeyi bir kuşun kant çırpmasına benzetir.

Bebeğin cinsiyeti ne zaman belli olur??

Döllenme ile belli olan cinsiyet ancak 11. gebelik haftasında penis gelişimi ile görülür hale gelmesine rağmen ultrasonda ancak 14-16. gebelik haftalarından itibaren belirginleşir.


SAĞLIKLI GEBELİK DÖNEMİ DİLİYORUM.

Op. Dr. Sonay İSENLİK

20 Eylül 2015 Pazar

Gebelikten korunma yöntemleri...

DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERI!!!

AİLE PLANLAMASI
Tarihi antik çağlara kadar uzanan aile planlaması yada tıbbi adı kontrasepsiyon doğurganlığın istemli kontrolü olarak bilinir. 18-45 yaş arasındaki üremenin en fazla olduğu dönemdeki kadınlar bu yaşlar arasındaki yıllarının çoğunu gebeliği engellemeye çalışmakla geçirir. Dünya nüfusundaki hızlı artış ve beraberinde getireceği sosyolojik, ekonomik, kültürel gibi birçok faktör göz önüne alındığında hem bireysel, hem ülkesel hem de dünyamız için etkili aile planlaması yöntemleri ile gebelikten korunulması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak büyük önem arz etmektedir. Üremenin etkin kontrolü bir kadının çocuk doğurma dışındaki bireysel amaçlarına ulaşması için şarttır. Ergenlikten perimenopoza kadar kadınlar çocuk sahibi olma veya ondan kaçınmayla karşı karşıyadırlar: seçenekler ise gebelik yada kontrasepsiyondur.
                    
                YÖNTEMLER
Hormonal yöntemler ve hormonal olmayan yöntemler diye iki kısıma ayrılır
Hormonal olmayan yöntemler:
  • Koitus interruptus (geri çekme)
  • Emzirme
  • Kondomlar
  • İntrauterin araçlar (spiral)
  • Vaginal spermisitler
  • Vaginal bariyerler

Geri çekme yöntemi özellikle üçüncü dünya ülkelerindeki çiftlerin çoğunlukta tercih ettikleri bir yöntemdir. Tercih edilmesinin en önemli sebeplerinden biri maliyetinin olmaması yani bedava olmasıdır. Cinsel aktivite sırasında orgazmın başlaması ile birlikte penisin vajenden ayrılması hatta dış genitaller dediğimiz dudaklardan ve vajina girişinden tümüyle uzaklaşması gerekmektedir. Kadın vajina girişine, dudaklarına üzerine yapılan boşalma ile gebelik ihtimali vardır. Spermler hareketleri nedeniyle vajinal boşluktan ilerleyerek gebeliğe neden olmaktadır. Dezavantajı erkeğin kontrolünde olması ve istenmeyen gebelik oranlarının diğer yöntemlere göre daha yüksek olmasıdır.
Emzirme hormonal olmayan korunma yöntemlerinden birisidir. Bebeğin emmesi ile birlikte vücudumuzda Prolaktin (süt hormonu) salgılanmaktadır. Bu hormonun emzirme sürecinde kandaki yüksek düzeyleri beyinde yumurtalıkların uyarılmasından sorumlu bazı diğer hormonları (GnRH ve LH) etkileyerek yumurtlamayı durdurmakta ve gebeliğe karşı koruyucu olmaktadır. Fakat emzirmenin yumurtlama üzerindeki baskıcı etkisi doğumdan sonra geçen süreye ve annenin beslenme durumundan etkilenmektedir. Doğum sonrasında adet kanamaları başlamamış kadınlar bebeğini düzenli emziriyor ve ek gıda vermiyorsa yaklaşık 6 ay boyunca sadece emzirerek gebelikten korunma sağlar. Fakat adet kanamaları bazı kadınlarda  6 aydan önce başladığı için emzirmeye rağmen koruyuculuk olmaz mutlaka ek korunma yöntemi kullanması gerekir. Emzirmenin sadece koruyucu özelliği yoktur; anne sütünün bebeğine olan faydaları yanı sıra kadın hayatında hayat boyu meme kanseri olma ihtimalini de düşürmektedir. Yapılan çalışmalarda emzirme süresinin uzamasıyla (13-24 ay) meme kanseri riskindeki azalma belirgin olarak artmaktadır.
Kondomlar-Prezervatif korunma yöntemlerinden en çok tercih edilenler arasında ikinci sırada yer alır. Geçmişe doğru gittiğimizde ilk yapılan kondom hayvan bağırsağından üretilmiştir. Günümüzde hala satılmakta ve daha iyi his verdiklerine inanan bir kesim tarafından tercih edilmektedir. modern kondomlar ise Lateks kauçuktan üretilmektedir. Bazı çiftler tarafından tercih edilmemesinin en önemli sebebi kondomun kalınlığı ve vücut sıcaklığını iletmemesidir. Modern koşullarda daha ince, şeffaf, kokusuz ve vücut sıcaklığını ileten kondomlar da mevcuttur ama bunlardaki en önemli sorunda kolay yırtılabilmeleridir. Yırtılma cinsellik sırasındaki sürtünme hareketine bağlanmaktadır. Çoğunluğu spermlerin ölmesini sağlayan nonxynol-9 olarak bilinen spermisit ile sıvanmıştır.
Kondomlar sadece bariyer olarak korunma sağlamaz, aynı zaman da cinsel yolla bulaşan hastalıklara ve rahimağzı kanserlerine karşı da koruyuculuğu vardır.
Spiraller iki türlüdür; bakırlı spiral ve hormonlu spiral. Her ikisi de rahim içerisinde iltihabi bir ortam oluşturarak spermlerin yumurtaya ulaşmasını engeller. Böylelikle gebelik oluşumu önlenmiş olur. Hormonlu spiral (MİRENA)  ayrıca rahim içerisinde incelme yaparak  gebelik için gerekli ortamı bozmuş olur. MİRENA kullanıcı tarafından sürdürülen bir çaba olmaksızın mükemmel bir doğum kontrolü sağlar.  Bakırlı spiralin aksine adet kanamalarını ve kramplarını azaltır. Aşırı adet kanaması olan hastalarda tedavi etmek için yaygın olarak kullanılmakta ve rahim alınmasına kadar giden aşırı kanamalı hastalarda rahim alınmasına alternatif bir seçenek olarak bulunmaktadır. Korunma dışında rahim kanser riskini azaltıcı  ve endometriosis belirtilerini azaltıcı etkisi de bulunmaktadır. Hormonlu spiralin etkinlik süresi 5 yıl olup hormonsuz (bakırlı) spiralin etkinlik süresi 10 yıldır.
Spiral Takılması: Genelikle hastanın gebe olmadığından emin olmak için adetler sırasında takılır, ancak ay içinde herhangi bir zamanda eğer hasta daha önceden etkin bir korunma yöntemi kullanmaktaysa takılabilir. Öncesinde ağrı kesici ilaç alınması şiddetle önerilir.
  • Vajene spekulum takılarak rahim ağzı görünür hale getirilir
  • Uterin kavite histerometre ile ölçülür
  • Rahim ağzına lokal anestezik madde enjekte edilir
  • Rahim ağzı tenekulum dediğimiz tek dişli alet ile tutulur
  • Spiral rahim içine yerleştirilir.
Vajinal spermistler nonoxynol-9 ya da octoxynol gibi maddelerin spermleri öldürmesi ya da hareketsiz bırakmasına dayanarak korunma yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bu maddeler krem, jel, köpük, tablet şeklinde bir bazla birleştirilerek kullanılır. Tek başına kullanıldıklarında gebeliği engelleme de kondomlardan daha az etkili oldukları gösterilmiştir. Spermisitler vajinadan emilmemektedir.
Vajinal bariyerler dört tip olarak kullanımı mevcuttur:
  • diafram
  • servikal kap
  • vault kap
  • vimule
Kullanım zorluğu nedeniyle çok fazla tercih edilmemektedir.
Hormonal yöntemler
  • Deri altı implantlar (implanon , norplant)
  • Enjekte edilen kontraseptifler (aylık ve üç aylık formları vardır)
  • Transdermal hormonal yöntemler (NuvaRing, OrthaEvra bant)
  • Sadece progesteron içeren ilaçlar
  • Doğum kontrol hapları
Doğum kontrol hapları en sık olarak kullanılan hormonal korunma yöntemidir. Östrejen ve progesteron içeren bu haplar beyinden salgılanan ve yumurtalıkta yumurtaların olgunlaşmasını sağlayan FSH ve LH hormonlarını baskılayarak etki gösterir.geçmişteki doğum kontrol haplarına göre günümüzdeki ilaçlar hasta sağlığı ve yan etkiler açısından daha düşük doz hormon içermektedir.  Bu nedenle doğum kontrolünde ilaçların etkinliğinin en üst düzeyde olabilmesi için kullanıcı hatasının en düşük düzeyde olması lazımdır.  Bu hapların unutulması veya hasta tarafından kullanılan diğer ilaçlar  ( doğum kontrol haplarının kan düzeyleri ile etkileşime giren ilaçlar) yumurtlama üzerindeki baskılayıcı etkilerini azaltarak gebelik olasılığını artırmaktadır. Doğum kontrol hapına başlamadan önce mutlaka doktorunuz ile görüşerek bir takım testler ve kullanımla ilgili önemli noktalar konusunda bilgi edinmenizde fayda vardır.