23 Haziran 2016 Perşembe

Gebelikte cilt değişiklikleri

Kadınlar için güzellik, estetik, bakımlı olmak her zaman için önemlidir. yine konuyu gebeliğe getireceğim çünküü bu süreçte dış görünüşümüz de de farklılaşma olur. Kocaman bir karın, büyümüş göğüsler (bazılarımızın çok hoşuna gitse de), kilo artışı, ödem ayaklarda şişme, ayakkabı numarasında artış.... Veeee ciltte bazı değişimler. Özellikle meme başı ve çevresindeki kahverengi halka da (areola) koyulaşma, göbek deliği üzerinden geçen karnın tam orta hattında (linea alba 'da) kahverengi bir çizgi, genital bölgede kararma, bacak iç kısımlarında ve koltuk altı bölgelerinde kararmalar olabilir. Gebe kadınların yaklaşık %70'de yüzde 'gebelik maskesi, kloazma' dediğimiz lekelenmeler olabilir. Özellikle alın, üst dudak, çene ve burunda düzensiz sınırlı kahverengi lekeler şelkinde görülür. En önemli sebebi gebelikte ki hormonal değişiklikler olup daha çok esmer tenli bayanlarda görülür. Merak etmeyin büyük kısmı gebelik sürecinin tamamlanması ile düzelmekte ama şiddetini azaltmak için güneşe maruziyeti azaltmak gerekir ve mutlaka güneşe çıkmadan önce en az 15 faktörlü güneş koruyucu kremlerinden kullanmak gerekir.
Ojesiz çıkmazmısınız!!!! Gebelikte biraz ara vermekte fayda var. Hormonal değişimler nedeniyle tırnak kırılganlığında artış ve yumuşama meydana gelir. Eğer böyle bir sorununuz varsa tırnak cilası durumu daha da kötüleştirmektedir.
Veeeee saçlar. Kimilerine göre kadınlığın simgesi...Gebelik sürecinde saç kıllarının büyüme fazında artış olur amaa dökülme sürecinde hızlanma asıl doğum sonrası döneme denk gelir. Saçlarda ki azalma çok fazla olursa strese neden olabilir. Ne yazık ki belirgin bir tedavi şekli yoktur. Büyük kısmı doğum sonrası 1-5 ayda düzelmektedir. Saçlarında içinde olduğu vücut kıl foliküllerinin  tamamı gebeliğin 22. haftasında belirlenir ve bundan sonra yeni kıl folikülü gelişimi izlenmez. Kılların büyümesi telogen (sessiz faz), anagen (büyüme fazı) ve katagen (gerileme fazı) olmak üzere 3 fazda gerçekleşir ve kıl gelişimi sürekli değil sikliktir yani ara ara olur. Kıl uzunluğunu belirleyen en önemli faz büyüme yani anagen fazının uzunluğudur. Örneğin saçlı deride bulunan kılların yani saçların anagen fazı uzun olduğu için (2-5 yıl) saç kılları uzunluğu giderek artar. Vücut kıllarında ise dinlenme yada sessiz faz (telogen) uzun olduğu için hiç uzamıyormuş gibi hissedilir. Saçlı deride kıllar aynı anda hareket etmez birisi uzarken birisi dinlenir yani asenkrondur. Bu nedenle saç kıllarında daima büyüme izlenir. Eğer kılların büyük kısmı senkron şekilde hareket ederse eş zamanlı çok sayıda kıl dökülmesi olur ve saç kaybına neden olur. 6-8 ayı geçmeyen bu süre sonunda tekrar asenkron hale gelir ama gebelik, ateşli hastalıklar ve bazı ilaçlar bu senkronizasyonu etkileyebilir.
Yine hormonal değişiklikler nedeniyle bazı kadınlarda ciltte sivilcelenme artışı olurken bazılarında sivilceli ciltleri olmasına rağmen düzelme olabilir. Sivilcelerde artış olan gebelere önerim ciltlerini temiz tutsunlar, kesinlikle  sivilce ilacı olarak bilinen ilaçlardan kullanmamaları gerekir. Bu ilaçların anne karnında ki bebekte anomalilere neden olduğu kanıtlanmıştır.
El ayalarında kızarıklık tıbbi adıyla 'Palmar eritem' gebelik sürecinde artan östrojen hormonu nedeniyle gözlenebilir. Bazı hastalarda ayak tabanlarında da hissedilir. El ve ayaklarda kızarma, yanma ve kaşıntıya neden olabilir. Nemlendirici sürmeleri dışında ek öneriye gerek yoktur. Tamamen fizyolojiktir ve gebelik sonrası tekrar normale dönecektir. Eğer nemlendiriciye rağmen şiddeti artan tarzda kaşıntılar varsa hekim ile görüşmekte fayda vardır.
Ciltte gözlenen diğer bir değişiklik telenjektazi dediğimiz küçük ince damarlar ve ben görünümlü küçük damarcıklar izlenebilir. Büyük çoğunluğu gebelik sonrası süreçte düzelmektedir. Gebelik dışı dönemlerde ortaya çıkması daha çok karaciğer rahatsızlıklarını düşündürür.
Gelelim en önemli konuya 'Çatlaklar'.... Gebelik çatlakları olarak isimlendirdiğimiz ciltteki yırtılmalar özellikle karın, göğüslerde ve kalçalarda izlenir. Gebelikte alınan kilolar ve karın içinde büyüyen bebeğin karın derisini esnetmesi; esneyebildiği kadar çatlaklara neden olmaktadır. Bazı gebelerde hiçbir koruma faktörü kullanmamasına rağmen olmaması veya bazı kadınlarda çatlak önleyici krem, jel, yağlar kullanılmasına rağmen olması bu durumun genetik özelliklere bağlı olduğunu gösteriyor. Çatlakları tümüyle önlemek maalesef mümkün değildir ya da o mucize ilaç henüz bulunamadı. Yine de özellikle gebeliğin ilk üç ayından itibaren çatlak önleyici kremler sürerek bu durumun şiddetini biraz azaltabiliriz. Piyasa da bulunan krem, jel ve yağ formunda ki ürünlerin en önemli özelliği cildi nemlendirmesi ve esnetmesidir. Çatlaklar Özellikle karnın belirginleştiği son üç aylık süreçte başlarlar ve doğum öncesi dönemde son 4 haftalık süreçte en fazla gözlenirler. Beraberinde karın cildinde kaşıntı hisside oldukça fazladır. Bu nokta da alınan su miktarının da öneminden bahsetmekte fayda var. Su cilt esnekliği ve neminde çok önemli yere sahiptir. Az su tüketen gebelerin ciltleri kuru ve çatlamaya daha müsait olur.
Piyasada yine çatlaklar için özellikte aktarlarda satılan bazı bitkisel yağlar bulunmaktadır. Aroma terapisi olarak bilinen bu yağların kontrolsüz şekilde karışımlar yapılarak kullanılmasını pek önermem.
Sağlıklı gebelikler
Dr Sonay İsenlik

21 Haziran 2016 Salı

GEBELİKTE CİNSİYET BELİRLEME!!!

Konumuz cinsiyet…
İnsan vücudu 46 kromozomdan oluşur ya da diğer bir deyişle 23 çift kromozom vardır. 23 çiftten bir tanesi cinsiyet kromozomudur. XX kromozom yapısı dişilerde, XY kromozom yapısı erkeklerde bulunur. Kadın yumurtaları gelişim evrelerinde ilerler ve 23 kromozom içerir halde ki bir tanesi X kromozomu olarak atılır. Sperm de ise gelişim evreleri yine aynı şekilde ilerler ve bazı sperm hücrelerinde X kromozomu varken bazılarında da Y kromozomu bulunur. Yumurtayı döllemek için saldıran milyonlarca spermden yalnızca bir tanesi başarılı olur ve 23 kromozomlu yumurta ile 23 kromozomlu spermin birleşmesi ile 46 kromozomlu döllenmiş yumurta oluşur. Hayatın başlangıcı!!!! yumurta ve sperm birbirini tamamlarlar bir anlamda aslında.
Yumurtayı dölleyen şanslı sperm X kromozomlu ise dişi bebek, Y kromozomlu ise erkek bebek oluşur. Cinsiyeti belirleyen saldırgan spermdeki cinsiyet kromozomudur  yani ERKEKTİR (kadınlar üzerinde ki bu yükü almakta fayda var artık).  Şu durumu açıklamakta da fayda var; erkeklerde cinsiyet belirlemede bilinçli değillerdir. Hadi bir oğlan yapalım ya da kızımız olsun isteyerek olan bir şey değildir.  Bazı takvimler, yöntemler…. varmış, cinsiyeti onlara göre tutturabiliyormuşsunuz!!! Bu konuda bilimsel bir gerçeklik yok. Neyse yani cinsiyet ilk döllenme anından itibaren belirlenmiş olur ama gebelik döneminde ultrasonografik olarak cinsiyet organlarını görmemiz biraz zaman alır. Öncelikle yaşamsal organlarımız beyin, omirilik, kalp, dolaşım sistemi… şeklinde ilerler ve 8. gebelik haftasına geldiğinde cinsiyet organları da farklılaşmaya başlar. Genetik koddaki Y kromozomu varlığı farklılaşmayı belirlemede en önemli basamaktır. Cinsel organları ultrasonda görmek ise en erken 12-13. haftalarda mümkün iken en iyi 16. haftadan itibaren görülür.
İnsan neslinin devamı için kız ve erkek her iki cinse de ihtiyacımız var. ‘Erkek adamın oğlu olur’ ya da ‘kız evlat hayırlıdır’ yaftalarını artık bir kenara bıraksak diyorum. Beni en çok düşündüren cinsiyetini belirlediğimiz  gebelikler de özellikle bazı anne adaylarının eşinin tepkisine dikkat etmesi.Daha da açık söylemek gerekirse ‘kız bebeğiniz olacak ‘dediğimde ‘üzüldün mü?’ diye eşine yönelmesi, ‘oğlunuz olacak’ dediğimde hem annenin hem de babanın çoğunlukla yüzünde güller açması…
Cinsiyet konusunda herhangi bir istemi olmayan ne olursa olsun ‘sağlıklı olsun’ diye düşünen çiftlerde var tabi ki, umarım sayıları giderek artar. Belki pozitif ayrımcılık olacak ama cinsiyetimizi öncelikle biz kadınlar korumalıyız. Toplumda yaşanan cinsiyet ayrımcılığını kırmak kadınların ellerindedir. Anne olan ve evlatlarını büyütürken en büyük role sahip kadınlar olarak büyük iş biz kadınlara düşmektedir. Anne karnında başlayan hayatın en değerli hediyeleri bebeklerin sağlıklı olması anne, baba, hekim her kesin temennisidir. Bebeğinizin cinsiyetini merak etmek tabi ki en doğal hakkınızdır ama özellikle kız bebek cinsiyetini daha anne karnındayken ikinci sınıf olarak düşünmekten vazgeçilmesi gerektiğine inanıyorum.

Sevgiyle kalın.

Dr. Sonay İsenlik

GEBELİK KUSMALARINA ÖNERİLER!!

Gebelik testiniz pozitif, HAMİLESİNİZ!!!! Gebelik planlayanlar için süper haber…
Gebelik kadın vücudunda fizyolojik değişiklikler yaratır. Tüm sistemlerde meydana gelen değişikliklerden ilk ve en belirgin hissedileni bulantılardır.  Gebelikte meydana gelen bu değişikliğin sebebi net olarak bilinmese de en çok hormonal nedenler üzerinde durulmuştur.  Özellikle sabah saatlerinde ortaya çıkar, bazen kusmalarda eşlik edebilir. Tüm gebelerin belirgin olarak hissedeceği bir durum değildir. ama hafiften ağır kusmalara kadar (emezis-hiperemezis) yaklaşık gebelerin %70-85’de görülür. Özellikle ilk gebeliği olanlar, çoğul gebeliği olanlar (ikiz-üçüz), genç, sigara içmeyen, yeme problemi olan, obez kadınlar, daha önceki gebeliklerinde bulantı-kusma öyküsü olanlar, mide bağırsak sistemi rahatsızlığı olanlar ve kız bebek bekleyenlerde daha sık izlendiği gözlenir.
Bu mutluluğunuzu bozan bulantı-kusmalar çoğunlukla geçicidir merak etmeyin. 8-9. haftalarda en fazla hissedilirken 16-20. haftalarda hissedilirliği son derece azalır.
Bulantı, halsizlik, yemek yiyememe, ağızda acı tat olması,kokulardan rahatsız olma gibi günlük hayatı son derece kötü etkileyen bulguları olur. Ama ne dedik GEÇİCİ !!! biraz dayanın.
Neler yapmalıyız;
  • Günlük hayatınızın kalitesini artırmak için bazı değişiklikler yapmak gerekir.
  • Yeterli miktarda uyku almanız önemli, zaten gebeliğin getirdiği halsizliğe bulantılarda eklenince son derece yorgun hissedebilirsiniz. O nedenle günlük uyku saatinizi artırın.
  • Kokusuz ortamlarda bulunmaya çalışın, evinizde hijyen amaçlı kullandığınız temizlik ürünlerinin kokusuz olanlarını tercih edin. Parfüm sıkmamaya ve eşinizden de bu konuda özenli davranmasına dikkat edin.
  • Rahat ve serin kıyafetler tercih edin.
  • Yemeklerden hemen sonra uzanmayın.
  •  Öğünlerinizin SIK SIK ve AZ AZ  olmasına özen gösterin. 1-2 saat aralıklarla az olacak şekilde beslenebilirsiniz. Midenin çok dolu olmamasına özen gösterin.
  • Gebeliğin olduğu kadar hayatın olmazsa olmazı SU tüketiminize dikkat edin. Günlük 2,5-3 litre su tüketmeye özen gösterin. Bazı bulantı-kusması yoğun olan gebeler su içmenin bulantısını artırdığını belirtir. Bu durumda suyu yudum yudum tüketmekte fayda var.
  • Öğünlerde tükettiğiniz yiyeceklerinize de dikkat etmelisiniz, sıvı ve katı gıdaları birbirine karıştırmamalısınız.  Protein içeriği yüksek besinler (et, süt ürünleri, yumurta, baklagiller) ile beslenmek daha az bulantı-kusmaya neden olur. Yağlı, baharatlı yiyeceklerden uzak durmalısınız.
  • Sabah yataktan kalkmadan başucunuza koyduğunuz tuzlu çubuk kraker veya bisküvilerden ağzınıza atın öyle kalkın.
  • Ara öğünlerde yüksek protein içerikli besinler ve kabuklu kuruyemişler ile beslenebilirsiniz.
  • Özellikle ağızdaki metalik tat duygusunu gidermek için soğuk yiyecekler tercih edebilirsiniz (dondurma, buz, yoğurt, ayran..)
  • Eğer hekiminiz de uygun görürse zorunlu olmadıkça kan ilacı olarak bilinen demir haplarının kullanımını bulantı-kusmanın yoğun olduğu dönemde kesmekte fayda vardır.
  • Yapılan çalışmalarda ZENCEFİL’in bulantı kusmaları gidermede etkili olduğu gözlenmiş. Günlük 250 mgx4 dozunda verilebilir.
  • Yine bazı hastalarda BRAT diyeti yani muz, pirinç, elma suyu, tost ile belirtilerde azalma olduğu gözlenmiştir.
  • Tüm çabalarınıza rağmen düzelmeyen bulantı-kusma olan gebelerin hekimlerine başvurmaları ve gerekli ilaç tedavilerine başlanması gereklidir.
Bazı gebelikler de tüm yaşamsal değişiklikler ve ilaç tedavilerine rağmen bulantı-kusma ağırlaşır, annenin beslenmesi bozulur. Hiperemezis garvidorum dediğimiz bu durumda mutlaka hastane de yatırılarak tedavi etmek gerekir.
Sağlıklı gebelikler!!!!
Op. Dr. Sonay İsenlik