20 Eylül 2015 Pazar

Gebelikten korunma yöntemleri...

DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERI!!!

AİLE PLANLAMASI
Tarihi antik çağlara kadar uzanan aile planlaması yada tıbbi adı kontrasepsiyon doğurganlığın istemli kontrolü olarak bilinir. 18-45 yaş arasındaki üremenin en fazla olduğu dönemdeki kadınlar bu yaşlar arasındaki yıllarının çoğunu gebeliği engellemeye çalışmakla geçirir. Dünya nüfusundaki hızlı artış ve beraberinde getireceği sosyolojik, ekonomik, kültürel gibi birçok faktör göz önüne alındığında hem bireysel, hem ülkesel hem de dünyamız için etkili aile planlaması yöntemleri ile gebelikten korunulması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak büyük önem arz etmektedir. Üremenin etkin kontrolü bir kadının çocuk doğurma dışındaki bireysel amaçlarına ulaşması için şarttır. Ergenlikten perimenopoza kadar kadınlar çocuk sahibi olma veya ondan kaçınmayla karşı karşıyadırlar: seçenekler ise gebelik yada kontrasepsiyondur.
                    
                YÖNTEMLER
Hormonal yöntemler ve hormonal olmayan yöntemler diye iki kısıma ayrılır
Hormonal olmayan yöntemler:
  • Koitus interruptus (geri çekme)
  • Emzirme
  • Kondomlar
  • İntrauterin araçlar (spiral)
  • Vaginal spermisitler
  • Vaginal bariyerler

Geri çekme yöntemi özellikle üçüncü dünya ülkelerindeki çiftlerin çoğunlukta tercih ettikleri bir yöntemdir. Tercih edilmesinin en önemli sebeplerinden biri maliyetinin olmaması yani bedava olmasıdır. Cinsel aktivite sırasında orgazmın başlaması ile birlikte penisin vajenden ayrılması hatta dış genitaller dediğimiz dudaklardan ve vajina girişinden tümüyle uzaklaşması gerekmektedir. Kadın vajina girişine, dudaklarına üzerine yapılan boşalma ile gebelik ihtimali vardır. Spermler hareketleri nedeniyle vajinal boşluktan ilerleyerek gebeliğe neden olmaktadır. Dezavantajı erkeğin kontrolünde olması ve istenmeyen gebelik oranlarının diğer yöntemlere göre daha yüksek olmasıdır.
Emzirme hormonal olmayan korunma yöntemlerinden birisidir. Bebeğin emmesi ile birlikte vücudumuzda Prolaktin (süt hormonu) salgılanmaktadır. Bu hormonun emzirme sürecinde kandaki yüksek düzeyleri beyinde yumurtalıkların uyarılmasından sorumlu bazı diğer hormonları (GnRH ve LH) etkileyerek yumurtlamayı durdurmakta ve gebeliğe karşı koruyucu olmaktadır. Fakat emzirmenin yumurtlama üzerindeki baskıcı etkisi doğumdan sonra geçen süreye ve annenin beslenme durumundan etkilenmektedir. Doğum sonrasında adet kanamaları başlamamış kadınlar bebeğini düzenli emziriyor ve ek gıda vermiyorsa yaklaşık 6 ay boyunca sadece emzirerek gebelikten korunma sağlar. Fakat adet kanamaları bazı kadınlarda  6 aydan önce başladığı için emzirmeye rağmen koruyuculuk olmaz mutlaka ek korunma yöntemi kullanması gerekir. Emzirmenin sadece koruyucu özelliği yoktur; anne sütünün bebeğine olan faydaları yanı sıra kadın hayatında hayat boyu meme kanseri olma ihtimalini de düşürmektedir. Yapılan çalışmalarda emzirme süresinin uzamasıyla (13-24 ay) meme kanseri riskindeki azalma belirgin olarak artmaktadır.
Kondomlar-Prezervatif korunma yöntemlerinden en çok tercih edilenler arasında ikinci sırada yer alır. Geçmişe doğru gittiğimizde ilk yapılan kondom hayvan bağırsağından üretilmiştir. Günümüzde hala satılmakta ve daha iyi his verdiklerine inanan bir kesim tarafından tercih edilmektedir. modern kondomlar ise Lateks kauçuktan üretilmektedir. Bazı çiftler tarafından tercih edilmemesinin en önemli sebebi kondomun kalınlığı ve vücut sıcaklığını iletmemesidir. Modern koşullarda daha ince, şeffaf, kokusuz ve vücut sıcaklığını ileten kondomlar da mevcuttur ama bunlardaki en önemli sorunda kolay yırtılabilmeleridir. Yırtılma cinsellik sırasındaki sürtünme hareketine bağlanmaktadır. Çoğunluğu spermlerin ölmesini sağlayan nonxynol-9 olarak bilinen spermisit ile sıvanmıştır.
Kondomlar sadece bariyer olarak korunma sağlamaz, aynı zaman da cinsel yolla bulaşan hastalıklara ve rahimağzı kanserlerine karşı da koruyuculuğu vardır.
Spiraller iki türlüdür; bakırlı spiral ve hormonlu spiral. Her ikisi de rahim içerisinde iltihabi bir ortam oluşturarak spermlerin yumurtaya ulaşmasını engeller. Böylelikle gebelik oluşumu önlenmiş olur. Hormonlu spiral (MİRENA)  ayrıca rahim içerisinde incelme yaparak  gebelik için gerekli ortamı bozmuş olur. MİRENA kullanıcı tarafından sürdürülen bir çaba olmaksızın mükemmel bir doğum kontrolü sağlar.  Bakırlı spiralin aksine adet kanamalarını ve kramplarını azaltır. Aşırı adet kanaması olan hastalarda tedavi etmek için yaygın olarak kullanılmakta ve rahim alınmasına kadar giden aşırı kanamalı hastalarda rahim alınmasına alternatif bir seçenek olarak bulunmaktadır. Korunma dışında rahim kanser riskini azaltıcı  ve endometriosis belirtilerini azaltıcı etkisi de bulunmaktadır. Hormonlu spiralin etkinlik süresi 5 yıl olup hormonsuz (bakırlı) spiralin etkinlik süresi 10 yıldır.
Spiral Takılması: Genelikle hastanın gebe olmadığından emin olmak için adetler sırasında takılır, ancak ay içinde herhangi bir zamanda eğer hasta daha önceden etkin bir korunma yöntemi kullanmaktaysa takılabilir. Öncesinde ağrı kesici ilaç alınması şiddetle önerilir.
  • Vajene spekulum takılarak rahim ağzı görünür hale getirilir
  • Uterin kavite histerometre ile ölçülür
  • Rahim ağzına lokal anestezik madde enjekte edilir
  • Rahim ağzı tenekulum dediğimiz tek dişli alet ile tutulur
  • Spiral rahim içine yerleştirilir.
Vajinal spermistler nonoxynol-9 ya da octoxynol gibi maddelerin spermleri öldürmesi ya da hareketsiz bırakmasına dayanarak korunma yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bu maddeler krem, jel, köpük, tablet şeklinde bir bazla birleştirilerek kullanılır. Tek başına kullanıldıklarında gebeliği engelleme de kondomlardan daha az etkili oldukları gösterilmiştir. Spermisitler vajinadan emilmemektedir.
Vajinal bariyerler dört tip olarak kullanımı mevcuttur:
  • diafram
  • servikal kap
  • vault kap
  • vimule
Kullanım zorluğu nedeniyle çok fazla tercih edilmemektedir.
Hormonal yöntemler
  • Deri altı implantlar (implanon , norplant)
  • Enjekte edilen kontraseptifler (aylık ve üç aylık formları vardır)
  • Transdermal hormonal yöntemler (NuvaRing, OrthaEvra bant)
  • Sadece progesteron içeren ilaçlar
  • Doğum kontrol hapları
Doğum kontrol hapları en sık olarak kullanılan hormonal korunma yöntemidir. Östrejen ve progesteron içeren bu haplar beyinden salgılanan ve yumurtalıkta yumurtaların olgunlaşmasını sağlayan FSH ve LH hormonlarını baskılayarak etki gösterir.geçmişteki doğum kontrol haplarına göre günümüzdeki ilaçlar hasta sağlığı ve yan etkiler açısından daha düşük doz hormon içermektedir.  Bu nedenle doğum kontrolünde ilaçların etkinliğinin en üst düzeyde olabilmesi için kullanıcı hatasının en düşük düzeyde olması lazımdır.  Bu hapların unutulması veya hasta tarafından kullanılan diğer ilaçlar  ( doğum kontrol haplarının kan düzeyleri ile etkileşime giren ilaçlar) yumurtlama üzerindeki baskılayıcı etkilerini azaltarak gebelik olasılığını artırmaktadır. Doğum kontrol hapına başlamadan önce mutlaka doktorunuz ile görüşerek bir takım testler ve kullanımla ilgili önemli noktalar konusunda bilgi edinmenizde fayda vardır.

19 Eylül 2015 Cumartesi

Anne kanında Fetal DNA testi

Gebelikte ikili test ve diğer tarama testleri günümüzde rutinde her hastaya önerilmektedir. Bu testi yaptırıp yaptırmamak tamamen ailenin kararıdır. İkili test ve diğer testlerde olduğu gibi amaç kromozomal anormalliklerden trizomi 21,18,13 hastalıkları açısından yüksek riskli hastaları belirlemek ve yine isterlerse tamamen kendi kararları doğrultunda hastalık yada anomali tespit edilen gebeliklerini sonlandırmaktır. Gebeliğini sonlandırmak isteyen ailelere tavsiyemiz 22. gebelik haftasına kadar karar vermeleri ve gerekli işlemlerin yapılmasıdır. Önemli olan hastanın ve ailesinin Down sendromlu da olsa gebeliğinin devamı hakkındaki kararıdır. Modern bilgilerin ışığında Down sendromunu belirlemede en değerli test anne kanından fetal hücrelere ait serbest DNA‘nın belirlenmesi ve genetik olarak DNA üzerinde yapılan araştırmadır. Bu test için gerekli cihazlar henüz ülkemizde bulunmadığı için aracı kurumlar vasıtasıyla alınan kan örnekleri cihazların bulunduğu Avrupa, Amerika ve Çin ülkelerine gönderilerek inceleme gerçekleştirilmektedir.
Anne kanında serbest fetal DNA analizi yüksek doğruluk oranına sahip olup tarama testlerinin alternatifidir, fakat günümüzde yüksek maliyet nedeniyle rutin uygulamaya geçilmemiştir.
Kimlere Anne kanında Fetal DNA testi önerilir?
  • Ailelere gerekli bilgi verilerek tarama testi (ikili – üçlü – dörtlü) yüksek riskli olanlar,
  • 35 yaş üstü gebelikler,
  • Ultrasonografide Down sendromu gibi hastalıkları şüphelendiren bulgular varlığında,
  • Daha önceki gebeliğinde Trizomi öyküsü olan gebeler,
  • Robertsonian dengeli translokasyona sahip anne/babanın mevcut gebeliğinde Trizomi21-13 riski yüksek ise önerilir.
İnvaziv girişimlerden amniosentez ve/veya corion villus sampling’e alternatif olarak kullanılabilir. Yine de amniosentez gibi invaziv yöntemler kadar doğruluğa sahip olmadığı için yerini alamamıştır.
Test gebeliğin kaçıncı haftasında yapılır?
Gebeliğin en erken yaklaşık 9. haftasında yapılmaya başlanır. Doğuma kadar herhangi bir haftada yapılabilir. Anne kanında fetal DNA testi yüksek tespit oranına rağmen bir tarama testidir. Tanı koydurucu bir test değildir. Bu nedenle yüksek riskli sonucu olan gebelerin gebeliklerinin devamı hakkında karar verebilmeleri için erken dönemde özellikle 10-12. gebelik haftalarında yaptırmaları daha sağlıklı olacaktır. Gebelik sonlandırılması düşünülen durumlarda sadece bu test sonucu göz önünde bulundurulmamalı, mutlaka test sonucu tanı testleri ile doğrulanmalıdır (amniosentez).
Test sonucu ne kadar zamanda gelir?  
Test ortalama 7-15 gün içerisinde sonuçlanmaktadır.
Bu test ile tüm hastalıklar taranabilinir mi?
Anne kanında fetal DNA testi ile genel olarak Trizomi hastalıkları ve eğer istenirse sex kromozomları (cinsiyet) hakkında bilgi edinilir.  Diğer genetik hastalıklar için daha fazla maliyet ve daha fazla araştırmalara ihtiyaç vardır.
Çoğul gebeliklerde de kullanılabilir mi?
Anne kanında fetal DNA testi ikiz-üçüz gibi çoğul gebeliği olan bayanlarda önerilmemektedir.
Test sonuçları %100 doğru olarak kabul edilir mi?
Sonuç YÜKSEK RİSKLİ veya DÜŞÜK RİSKLİ olarak gelecektir. Test sonucu düşük riskli olarak geldiğinde %100 normal gebelik yada bebeğin kesinlikle normal olduğuna dair kesin bir bilgi verilemeyeceği gibi, yüksek riskli olduğunda da kesin olarak Down sendromu tanısı koyabilmek için yine amniosentez işlemi önerilmektedir.
Anne kanında fetal DNA testinin trizomi 21 yani Down Sendromunu yakalama oranı %99,8 dir. Trizomi 18 yakalama oranı %99,8 ve Trizomi 13 için yakalama oranı %99,9 dur.

Şuan da ülkemizde de uygulanan öncelikle rutin tarama testlerinin yapılması ve yüksek risk grubunda eğer hasta isterse anne kanında fetal DNA analizi ek tarama testi olarak yapılabilmektedir.