11 Ağustos 2016 Perşembe

KIZLIK ZARI KANAMASI!!!

Gerek sosyal medyadan, gerekse telefon yolu ile birçok kişi-genç kız kızlık zarı endişesi ile başvuruyor. Genç kızların korkulu rüyası diyebiliriz. Gençlik ateşi denir ya kanın fıkır fıkır kaynadığı, için içine sığmadığı, hepimizin ahhhh o yıllara tekrar gidebilsek dediği gençlik zamanlarında tabi ki cinsel duygular oldukça yükselişe geçer. Karşı cins ile en ufak etkileşim, dokunma cinsel duyguları artırır. Bunlar gayet doğal süreçlerdir. Olmamasında bir tuhaflık vardır diyebiliriz.
Gelelim konumuza, kızlık zarı bekaretin-saflığın simgesi olarak anılmaktadır. Bu konu da yani kızlık zarının sosyolojik etkisi, doğruluğu, yanlışlığı tabi ki tartışılır ama benim görevim tıbbi bilgiler ışığında bilgilendirmektir.  Maalesef genç kızlar kızlık zarı ile yaşadıkları ilişkiler arasında sürekli gelgitler yaşamakta, bu konu da kimse ile etraflıca konuşamamaktadır. Bana gelen soruların büyük çoğunluğu “acaba kızlık zarıma bir şey olmuş mudur?” endişesini içermektedir.  Kızlık zarı vajen girişinde yaklaşık 2-3 cm içerde bir doku katlantısı olup, birçok genç kızın hayal ettiği gibi vajen girişini tamamen kapatan şeffaf bir yapı değildir. Tıbbi olarak vücudumuz da tüm organlarımızın bir görevi vardır. Göz görmeyi sağlar, kulak duymayı, burun koklamayı..... gibi. Kızlık zarı bir organ değildir sadece vajen girişinde yer alan bir dokudur, vücut için biçilmiş belirgin bir görevi yoktur. Bazı araştırmacılara göre vajen girişinde oluşturduğu yükselti nedeniyle mikropların vajen içine girişini engelleme de bir görevi olabilir, tıpkı tek merviden ile evinizin kapısına ulaşmak gibi düşünün.
İlk cinsel birleşme ama tam birleşme yani penis vajen birlikteliğinde bazı kızların kızlık zarı duvarının kalınlığına bağlı (yani merdivenin yüksekliği ) olarak kanama meydana gelir. Aslında doğru yaşanan cinsel ilişki de yani öncesinde yeterince uyarılmış vajinal kayganlığı oluşmuş cinsel aktivite de  penis vajen içine kolaylıkla girer ve bu esnada kızlık zarı esneyebildiği kadar esner, esneyemediği noktada dokuda küçük yırtılmalar olur. Kızlık zarı denilen doku üzerinde meydana gelen doku yırtığı ya da yırtıkları küçük kanamalara neden olur. İşte tüm mesele bundan ibarettir. Kanamanın miktarı için standart yoktur. Bazı kızlarda sadece pembe leke olacak kadar hafif bazılarında ise daha yoğun kanama olabilir.  Esnek kızlık zarı olarak tarif ettiğimiz durumlar da ise hiç kanama olmaz. Çünkü bu tip kızlık zarı olan hastaların zar yapısı penisin vajen içine girmesine müsaade edecek esnekliktedir.   Mastürbasyon şeklinde ya da sürtünme yoluyla yaşanan cinsel aktiviteler sonrasında genç kızlarda kafa karışıklığı başlıyor; acaba bir şey olmuş mudur?? Vajen içine tam giriş olmadığı sürece kızlık zarı dokusunda sorun olmayacağını düşünüyorum. Bazen anüs ile vajen girişi arasındaki bölge de (perine) küçük sıyrılmalar ve buna bağlı kanamalar olabilir. Bu kanama genç kız tarafından kızlık zarı kanaması olarak algılanabilir. Muayene olmadan kendi kendilerine cevap arar ve gençlik yıllarının büyük çoğunluğunu acabalarla geçirir. En yakın kadın doğum hekimine başvurarak muayene olursanız acabalarınızdan kurtulur hayatı daha rahat yaşarsınız. Biz Antalya Konyaaltı bölgesinde özel kliniğimizde sizi şüphelerinizden kurtamak için bekliyoruz.  Özellikle ülkemizde mahremiyet, konunun hassasiyeti nedeniyle başvuran kişiler tam olarak ne yaptıklarını anlatmamakta ve hekimi yanıltmaya çalışmaktadır. Hekim olarak benim görevim sizi yargılamak değil sadece başvuru nedeninize bağlı olarak muayene ve tedavi etmektir. Eğer bir adım attıysanız onun arkasında olmalı ve sonuç ne olursa olsun önünüze bakarak hayata devam etmelisiniz. Kzılık zarı ile ilgili acabaları, soru işaretleri olan genç kızlar mutlaka muayene olun ve aklınızdaki soru işeretlerinden kurtulun.
Özellikle sosyal medyadan gelen sorularda ne yaptığını, nasıl yaptığını anlatarak kızlık zarı ile ilgili bilgi edinmeye çalışan genç kızlar oluyor. Sizlere mesaj yoluyla muayene etmeden bilgi vermek imkansız. Kızlık zarı muayenesi yapıldıktan sonra bir karar verilir. Muayene konusunda endişeleri olanlar için söyleyeyim, kesinlikle zor bir muayene değidir. Sadece uygun pozisyonda dudaklar (labialar) tutularak çekilir ve vajen girişinin içi kızlık zarı halkası gözlenmiş olur. Korkulacak bir muayene şekli değildir ve acı hissetmezsiniz.
Bazı hastalar ve ya yakınları bekaret ile ilgili rapor istiyorlar. Maalesef kızlık zarı ile ilgili rapor veremiyoruz sadece sözel olarak muayene bulgularımızı aktarabiliyoruz. Eğer rapor isterseniz adli mercilere başvurmanız ve onların aracılığıyla adli tıp kurumunda yapılacak muayene sonucuna göre rapor düzenlenmektedir.
Antalya ve çevresinde yaşayanlar Konyaaltı bölgesinde yer alan özel kliniğimde muayenenizi kolaylıkla yapar ve bu konuda ki endişelerinizi gideririm.  En sağlıklı günler sizlerin olsun.

Dr. Sonay İsenlik
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

1 Ağustos 2016 Pazartesi

İKİNCİ GEBELİĞE HAZIR MIYIZ? EMZİRME DÖNEMİNDE NASIL KORUNMALIYIZ?

Doğum sonrası yeni bir döneme “anneliğe, ebeveynliğe” başlayan sevgili anneler, hepinizin etrafında vardır, “ikinciyi mutlaka hemen yap, ikisi beraber büyür, kardeşi olsun...” diye söylemleri olanlar. Anne ve babalar öncelikle bakabilecekleri ve sorumluluklarını yerine getirebilecekleri sayıda çocuk yapmaları gerektiğine inanıyorum yine de karar tabi ki kişilerin kendisine ait. En azından yeniden gebelik planlamak için arada ki süreyi iyi hesaplamak lazım. Bizim önerimiz gebelikler arasında ki süreyi 18-36 ay arasında tutmakta fayda var.  Bu süre de yeni doğan bebeğiniz önerilen ilk 6 ay sadece anne sütü ve devamında ek gıdalar ile 2 yıl daha anne sütünü almış olacak, anne ile bebeği arasında sağlıklı bir bağ oluşacak, annenin üzerinde ki bebek bakımı ile ilgili ağır sorumluluk biraz azalacak (ya da alışılacak J), yeni gelişecek gebelikte daha az sağlık problemleri görülecek ve kötü sonuçların sıklığı azalacaktır. Düzenli aralıklarla sadece anne sütü veren kadınların eğer adet kanamaları başlamadıysa ilk 6 ay emzirme ile gebelikten korunabilirler. Emzirmelerine rağmen bazı kadınların adet kanamaları 2-3. Ayda başlar, o nedenle adet başlayan kadınların mutlaka bir korunma yöntemi ile korunmaları gerekir, sütün koruyuculuğuna güvenmemeleri gerekir. Anne sütünün  koruyuculuk özelliği yaklaşık %98’dir (ilk ay düzenli aralıklarla emziren ve adet kanaması başlamamış anneler için). Bu oran %100 değildir maalesef %2 gebelik oranı var, o nedenle doğum sonrası 6 haftalık lohusalık süreci tamamlandıktan sonra yada lohusalık sürecinin 2. Veya 3. Haftasında seçtiğiniz bir korunma yöntemi kullanmanızda fayda var. Bu yöntemler;
·         Doğal yöntemler; yumurtlama zamanın tahmin edilmesine dayanan doğal aile planlaması yöntemleri, düzenli adet kanamalarınız başlayana kadar kullanılamaz. İstenmeyen gebelik oranları yüksektir. Düzenli adet kanamalarınız başladıktan sonra yumurtlama zamanının tahminine göre cinsel aktivitenizi kısıtlayabilirsiniz.
·         Bariyer yöntemler; tek başına kondom veya spemisidlerle birlikte (sperm öldüren=spermisid) kullanımı önerilebilir.
·         Hormonal yöntemler; doğum kontrol hapları (östrojen-progesteron içerir) özellikle içeriklerinde ki östrojen miktarına bağlı olarak sütün gelmesi konusunda olumsuz etkilere sahip olabilmektedir. O nedenle emzirmenin ilk 6 aylık sürecinde önerilmemektedir. Sadece progesteron içeren doğum kontrol haplarının sütün kalitesi veya miktarı üzerine olumsuz etkisi yoktur, kullanılabilir fakat hasta uyumu çok önemlidir. İlaç her gün aynı saatte alınması gerekir. Saattin de değişiklik yapmak koruyuculuk özelliğini azaltmakta ve istenmeyen gebeliklere neden olmaktadır. Bu nedenle kullanımı biraz zordur. Halk arasında “aylık-üç aylık korunma iğnesi” olarak geçen depo progestagen içeren enjeksiyonlarda doğum sonrası dönemde kullanılabilecek iyi yöntemler arasındadır. Bu tarz yöntemlerin uygulaması kolay ve hasta uyumu daha iyidir. Düzensiz kanamalar ve lekelenmelere neden olmaktadırlar, aynı zamanda uzun süreli kullanımlarına bağlı kemik yoğunluğunda geri dönüşümlü azalmaya neden olmaktadır. Hormonal vajinal halkalarda korunma yöntemleri arsında yer almaktadır ama östrojen ve progesteron içermeleri ile birlikte doğum sonrası korunmada etkinliği, süt miktarı ve kalitesi üzerine etkisi net olarak bilinmemektedir. Yine bir başka hormonal yöntem deri altına yerleştirilen implantlardır. Doğum sonrası dönemde iyi bir seçenek olabilir. Lohusalık sürecinin tamamlanması ile takılabilir. Düzensiz adet kanamaları gibi şikayete neden olabilir.
·         Rahim içi araç (spiral);  rahim içine takılacak spiral ile korunma yöntemi emzirme sürecinde kullanılabilecek en iyi tercihler dendir. Süt üretimi ile etkileşimi olmaz. Bakır içeren spiral ve hormon içeren spiraller bulunmaktadır. Bakır içeren tip 10 yıllık kullanımı ile uzun süreli gebelik düşünmeyen bayanlar için ideal bir yöntemdir. Bakırlı spiralin kanama süresini ve miktarını artırıcı etkisi olabilir. Özellikle kansızlığı olan hastalarda iyi bir tercih değildir. Hormon içeren tipi (MİRENA) içindeki hormonu yavaş yavaş rahim içine salarak etki eder ve 5 yıllık kullanımı vardır. Adet kanamalarını azaltıcı etkisi de vardır. Kansızlığı olan yada adet kanamaları uzun ve fazla süren kadınlarda iyi bir tercih olabilir.
·         Sterilizasyon yöntemleri (tüplerin bağlanması ve vazektomi); geri dönüşümü zor olan yöntemlerdir. Bu konuda kesin kararlı olmak gerekir. Kadınların tuba uterinalarının bağlanması işlemine tüp bağlama denir. Her iki tüp de bağlanır. Genellikle sezaryen esnasında ya da doğum sonrası dönemde yapılabilir. Bazı hastalar belli bir zaman sonra tüplerini tekrar açtırmak, yeniden gebelik düşündükleri ile hekime başvururlar, bu tarz tubal reanastomoz operasyonlarının başarı oranı düşüktür.  Vazektomi de diğer bir kalıcı doğum kontrol yöntemi olup bu işlem erkeklere uygulanmaktadır (J). Erkeklerin kanallarına yapılan bir işlem olup hem operasyonu tüp bağlamaya göre daha kolaydır, hem de daha az komplikasyona sahiptir. Tüp bağlaması yapılan hastada işlemin başarısızlığını yeni oluşan gebelik belirlerken, vazektomi de işlemin başarısızlığı basit sperm tahlilleri ile ölçülebilir. O nedenle erkeklerin bu konuda fedakarlık yapmalarını bekliyoruz.



OP.DR SONAY İSENLİK

KONYAALTI KADIN DOĞUM KLİNİĞİ / ANTALYA

23 Haziran 2016 Perşembe

Gebelikte cilt değişiklikleri

Kadınlar için güzellik, estetik, bakımlı olmak her zaman için önemlidir. yine konuyu gebeliğe getireceğim çünküü bu süreçte dış görünüşümüz de de farklılaşma olur. Kocaman bir karın, büyümüş göğüsler (bazılarımızın çok hoşuna gitse de), kilo artışı, ödem ayaklarda şişme, ayakkabı numarasında artış.... Veeee ciltte bazı değişimler. Özellikle meme başı ve çevresindeki kahverengi halka da (areola) koyulaşma, göbek deliği üzerinden geçen karnın tam orta hattında (linea alba 'da) kahverengi bir çizgi, genital bölgede kararma, bacak iç kısımlarında ve koltuk altı bölgelerinde kararmalar olabilir. Gebe kadınların yaklaşık %70'de yüzde 'gebelik maskesi, kloazma' dediğimiz lekelenmeler olabilir. Özellikle alın, üst dudak, çene ve burunda düzensiz sınırlı kahverengi lekeler şelkinde görülür. En önemli sebebi gebelikte ki hormonal değişiklikler olup daha çok esmer tenli bayanlarda görülür. Merak etmeyin büyük kısmı gebelik sürecinin tamamlanması ile düzelmekte ama şiddetini azaltmak için güneşe maruziyeti azaltmak gerekir ve mutlaka güneşe çıkmadan önce en az 15 faktörlü güneş koruyucu kremlerinden kullanmak gerekir.
Ojesiz çıkmazmısınız!!!! Gebelikte biraz ara vermekte fayda var. Hormonal değişimler nedeniyle tırnak kırılganlığında artış ve yumuşama meydana gelir. Eğer böyle bir sorununuz varsa tırnak cilası durumu daha da kötüleştirmektedir.
Veeeee saçlar. Kimilerine göre kadınlığın simgesi...Gebelik sürecinde saç kıllarının büyüme fazında artış olur amaa dökülme sürecinde hızlanma asıl doğum sonrası döneme denk gelir. Saçlarda ki azalma çok fazla olursa strese neden olabilir. Ne yazık ki belirgin bir tedavi şekli yoktur. Büyük kısmı doğum sonrası 1-5 ayda düzelmektedir. Saçlarında içinde olduğu vücut kıl foliküllerinin  tamamı gebeliğin 22. haftasında belirlenir ve bundan sonra yeni kıl folikülü gelişimi izlenmez. Kılların büyümesi telogen (sessiz faz), anagen (büyüme fazı) ve katagen (gerileme fazı) olmak üzere 3 fazda gerçekleşir ve kıl gelişimi sürekli değil sikliktir yani ara ara olur. Kıl uzunluğunu belirleyen en önemli faz büyüme yani anagen fazının uzunluğudur. Örneğin saçlı deride bulunan kılların yani saçların anagen fazı uzun olduğu için (2-5 yıl) saç kılları uzunluğu giderek artar. Vücut kıllarında ise dinlenme yada sessiz faz (telogen) uzun olduğu için hiç uzamıyormuş gibi hissedilir. Saçlı deride kıllar aynı anda hareket etmez birisi uzarken birisi dinlenir yani asenkrondur. Bu nedenle saç kıllarında daima büyüme izlenir. Eğer kılların büyük kısmı senkron şekilde hareket ederse eş zamanlı çok sayıda kıl dökülmesi olur ve saç kaybına neden olur. 6-8 ayı geçmeyen bu süre sonunda tekrar asenkron hale gelir ama gebelik, ateşli hastalıklar ve bazı ilaçlar bu senkronizasyonu etkileyebilir.
Yine hormonal değişiklikler nedeniyle bazı kadınlarda ciltte sivilcelenme artışı olurken bazılarında sivilceli ciltleri olmasına rağmen düzelme olabilir. Sivilcelerde artış olan gebelere önerim ciltlerini temiz tutsunlar, kesinlikle  sivilce ilacı olarak bilinen ilaçlardan kullanmamaları gerekir. Bu ilaçların anne karnında ki bebekte anomalilere neden olduğu kanıtlanmıştır.
El ayalarında kızarıklık tıbbi adıyla 'Palmar eritem' gebelik sürecinde artan östrojen hormonu nedeniyle gözlenebilir. Bazı hastalarda ayak tabanlarında da hissedilir. El ve ayaklarda kızarma, yanma ve kaşıntıya neden olabilir. Nemlendirici sürmeleri dışında ek öneriye gerek yoktur. Tamamen fizyolojiktir ve gebelik sonrası tekrar normale dönecektir. Eğer nemlendiriciye rağmen şiddeti artan tarzda kaşıntılar varsa hekim ile görüşmekte fayda vardır.
Ciltte gözlenen diğer bir değişiklik telenjektazi dediğimiz küçük ince damarlar ve ben görünümlü küçük damarcıklar izlenebilir. Büyük çoğunluğu gebelik sonrası süreçte düzelmektedir. Gebelik dışı dönemlerde ortaya çıkması daha çok karaciğer rahatsızlıklarını düşündürür.
Gelelim en önemli konuya 'Çatlaklar'.... Gebelik çatlakları olarak isimlendirdiğimiz ciltteki yırtılmalar özellikle karın, göğüslerde ve kalçalarda izlenir. Gebelikte alınan kilolar ve karın içinde büyüyen bebeğin karın derisini esnetmesi; esneyebildiği kadar çatlaklara neden olmaktadır. Bazı gebelerde hiçbir koruma faktörü kullanmamasına rağmen olmaması veya bazı kadınlarda çatlak önleyici krem, jel, yağlar kullanılmasına rağmen olması bu durumun genetik özelliklere bağlı olduğunu gösteriyor. Çatlakları tümüyle önlemek maalesef mümkün değildir ya da o mucize ilaç henüz bulunamadı. Yine de özellikle gebeliğin ilk üç ayından itibaren çatlak önleyici kremler sürerek bu durumun şiddetini biraz azaltabiliriz. Piyasa da bulunan krem, jel ve yağ formunda ki ürünlerin en önemli özelliği cildi nemlendirmesi ve esnetmesidir. Çatlaklar Özellikle karnın belirginleştiği son üç aylık süreçte başlarlar ve doğum öncesi dönemde son 4 haftalık süreçte en fazla gözlenirler. Beraberinde karın cildinde kaşıntı hisside oldukça fazladır. Bu nokta da alınan su miktarının da öneminden bahsetmekte fayda var. Su cilt esnekliği ve neminde çok önemli yere sahiptir. Az su tüketen gebelerin ciltleri kuru ve çatlamaya daha müsait olur.
Piyasada yine çatlaklar için özellikte aktarlarda satılan bazı bitkisel yağlar bulunmaktadır. Aroma terapisi olarak bilinen bu yağların kontrolsüz şekilde karışımlar yapılarak kullanılmasını pek önermem.
Sağlıklı gebelikler
Dr Sonay İsenlik

21 Haziran 2016 Salı

GEBELİKTE CİNSİYET BELİRLEME!!!

Konumuz cinsiyet…
İnsan vücudu 46 kromozomdan oluşur ya da diğer bir deyişle 23 çift kromozom vardır. 23 çiftten bir tanesi cinsiyet kromozomudur. XX kromozom yapısı dişilerde, XY kromozom yapısı erkeklerde bulunur. Kadın yumurtaları gelişim evrelerinde ilerler ve 23 kromozom içerir halde ki bir tanesi X kromozomu olarak atılır. Sperm de ise gelişim evreleri yine aynı şekilde ilerler ve bazı sperm hücrelerinde X kromozomu varken bazılarında da Y kromozomu bulunur. Yumurtayı döllemek için saldıran milyonlarca spermden yalnızca bir tanesi başarılı olur ve 23 kromozomlu yumurta ile 23 kromozomlu spermin birleşmesi ile 46 kromozomlu döllenmiş yumurta oluşur. Hayatın başlangıcı!!!! yumurta ve sperm birbirini tamamlarlar bir anlamda aslında.
Yumurtayı dölleyen şanslı sperm X kromozomlu ise dişi bebek, Y kromozomlu ise erkek bebek oluşur. Cinsiyeti belirleyen saldırgan spermdeki cinsiyet kromozomudur  yani ERKEKTİR (kadınlar üzerinde ki bu yükü almakta fayda var artık).  Şu durumu açıklamakta da fayda var; erkeklerde cinsiyet belirlemede bilinçli değillerdir. Hadi bir oğlan yapalım ya da kızımız olsun isteyerek olan bir şey değildir.  Bazı takvimler, yöntemler…. varmış, cinsiyeti onlara göre tutturabiliyormuşsunuz!!! Bu konuda bilimsel bir gerçeklik yok. Neyse yani cinsiyet ilk döllenme anından itibaren belirlenmiş olur ama gebelik döneminde ultrasonografik olarak cinsiyet organlarını görmemiz biraz zaman alır. Öncelikle yaşamsal organlarımız beyin, omirilik, kalp, dolaşım sistemi… şeklinde ilerler ve 8. gebelik haftasına geldiğinde cinsiyet organları da farklılaşmaya başlar. Genetik koddaki Y kromozomu varlığı farklılaşmayı belirlemede en önemli basamaktır. Cinsel organları ultrasonda görmek ise en erken 12-13. haftalarda mümkün iken en iyi 16. haftadan itibaren görülür.
İnsan neslinin devamı için kız ve erkek her iki cinse de ihtiyacımız var. ‘Erkek adamın oğlu olur’ ya da ‘kız evlat hayırlıdır’ yaftalarını artık bir kenara bıraksak diyorum. Beni en çok düşündüren cinsiyetini belirlediğimiz  gebelikler de özellikle bazı anne adaylarının eşinin tepkisine dikkat etmesi.Daha da açık söylemek gerekirse ‘kız bebeğiniz olacak ‘dediğimde ‘üzüldün mü?’ diye eşine yönelmesi, ‘oğlunuz olacak’ dediğimde hem annenin hem de babanın çoğunlukla yüzünde güller açması…
Cinsiyet konusunda herhangi bir istemi olmayan ne olursa olsun ‘sağlıklı olsun’ diye düşünen çiftlerde var tabi ki, umarım sayıları giderek artar. Belki pozitif ayrımcılık olacak ama cinsiyetimizi öncelikle biz kadınlar korumalıyız. Toplumda yaşanan cinsiyet ayrımcılığını kırmak kadınların ellerindedir. Anne olan ve evlatlarını büyütürken en büyük role sahip kadınlar olarak büyük iş biz kadınlara düşmektedir. Anne karnında başlayan hayatın en değerli hediyeleri bebeklerin sağlıklı olması anne, baba, hekim her kesin temennisidir. Bebeğinizin cinsiyetini merak etmek tabi ki en doğal hakkınızdır ama özellikle kız bebek cinsiyetini daha anne karnındayken ikinci sınıf olarak düşünmekten vazgeçilmesi gerektiğine inanıyorum.

Sevgiyle kalın.

Dr. Sonay İsenlik

GEBELİK KUSMALARINA ÖNERİLER!!

Gebelik testiniz pozitif, HAMİLESİNİZ!!!! Gebelik planlayanlar için süper haber…
Gebelik kadın vücudunda fizyolojik değişiklikler yaratır. Tüm sistemlerde meydana gelen değişikliklerden ilk ve en belirgin hissedileni bulantılardır.  Gebelikte meydana gelen bu değişikliğin sebebi net olarak bilinmese de en çok hormonal nedenler üzerinde durulmuştur.  Özellikle sabah saatlerinde ortaya çıkar, bazen kusmalarda eşlik edebilir. Tüm gebelerin belirgin olarak hissedeceği bir durum değildir. ama hafiften ağır kusmalara kadar (emezis-hiperemezis) yaklaşık gebelerin %70-85’de görülür. Özellikle ilk gebeliği olanlar, çoğul gebeliği olanlar (ikiz-üçüz), genç, sigara içmeyen, yeme problemi olan, obez kadınlar, daha önceki gebeliklerinde bulantı-kusma öyküsü olanlar, mide bağırsak sistemi rahatsızlığı olanlar ve kız bebek bekleyenlerde daha sık izlendiği gözlenir.
Bu mutluluğunuzu bozan bulantı-kusmalar çoğunlukla geçicidir merak etmeyin. 8-9. haftalarda en fazla hissedilirken 16-20. haftalarda hissedilirliği son derece azalır.
Bulantı, halsizlik, yemek yiyememe, ağızda acı tat olması,kokulardan rahatsız olma gibi günlük hayatı son derece kötü etkileyen bulguları olur. Ama ne dedik GEÇİCİ !!! biraz dayanın.
Neler yapmalıyız;
  • Günlük hayatınızın kalitesini artırmak için bazı değişiklikler yapmak gerekir.
  • Yeterli miktarda uyku almanız önemli, zaten gebeliğin getirdiği halsizliğe bulantılarda eklenince son derece yorgun hissedebilirsiniz. O nedenle günlük uyku saatinizi artırın.
  • Kokusuz ortamlarda bulunmaya çalışın, evinizde hijyen amaçlı kullandığınız temizlik ürünlerinin kokusuz olanlarını tercih edin. Parfüm sıkmamaya ve eşinizden de bu konuda özenli davranmasına dikkat edin.
  • Rahat ve serin kıyafetler tercih edin.
  • Yemeklerden hemen sonra uzanmayın.
  •  Öğünlerinizin SIK SIK ve AZ AZ  olmasına özen gösterin. 1-2 saat aralıklarla az olacak şekilde beslenebilirsiniz. Midenin çok dolu olmamasına özen gösterin.
  • Gebeliğin olduğu kadar hayatın olmazsa olmazı SU tüketiminize dikkat edin. Günlük 2,5-3 litre su tüketmeye özen gösterin. Bazı bulantı-kusması yoğun olan gebeler su içmenin bulantısını artırdığını belirtir. Bu durumda suyu yudum yudum tüketmekte fayda var.
  • Öğünlerde tükettiğiniz yiyeceklerinize de dikkat etmelisiniz, sıvı ve katı gıdaları birbirine karıştırmamalısınız.  Protein içeriği yüksek besinler (et, süt ürünleri, yumurta, baklagiller) ile beslenmek daha az bulantı-kusmaya neden olur. Yağlı, baharatlı yiyeceklerden uzak durmalısınız.
  • Sabah yataktan kalkmadan başucunuza koyduğunuz tuzlu çubuk kraker veya bisküvilerden ağzınıza atın öyle kalkın.
  • Ara öğünlerde yüksek protein içerikli besinler ve kabuklu kuruyemişler ile beslenebilirsiniz.
  • Özellikle ağızdaki metalik tat duygusunu gidermek için soğuk yiyecekler tercih edebilirsiniz (dondurma, buz, yoğurt, ayran..)
  • Eğer hekiminiz de uygun görürse zorunlu olmadıkça kan ilacı olarak bilinen demir haplarının kullanımını bulantı-kusmanın yoğun olduğu dönemde kesmekte fayda vardır.
  • Yapılan çalışmalarda ZENCEFİL’in bulantı kusmaları gidermede etkili olduğu gözlenmiş. Günlük 250 mgx4 dozunda verilebilir.
  • Yine bazı hastalarda BRAT diyeti yani muz, pirinç, elma suyu, tost ile belirtilerde azalma olduğu gözlenmiştir.
  • Tüm çabalarınıza rağmen düzelmeyen bulantı-kusma olan gebelerin hekimlerine başvurmaları ve gerekli ilaç tedavilerine başlanması gereklidir.
Bazı gebelikler de tüm yaşamsal değişiklikler ve ilaç tedavilerine rağmen bulantı-kusma ağırlaşır, annenin beslenmesi bozulur. Hiperemezis garvidorum dediğimiz bu durumda mutlaka hastane de yatırılarak tedavi etmek gerekir.
Sağlıklı gebelikler!!!!
Op. Dr. Sonay İsenlik